KIYMETLİ okurlarım, bu sözü hemen hepimiz çevremizdeki insanlardan duyarız: "Ben çok dürüstüm," ya da "Ben asla yapmam, yapamam."
Mahallede, şehirde, ülkede yaşanan yolsuzluk ya da dolandırıcılık olayları manşetlerle gözler önüne serilince, verilen ilk tepki genelde aynıdır: "Vay be! Ben asla yapmam." Söylemde bu çok güzel ve kulağa hoş gelen bir sözdür.
Ancak pratikte maalesef, bu iddialı duruşun karşılığı her zaman bulunmaz.
Dürüstlüğü sadece büyük ölçekli rüşvet ve zimmet olarak algılamak büyük bir yanılgıdır. Yolsuzluk ve dürüstlük, hayatın çok daha küçük, günlük pratiklerinde başlar.
Örneğin, yaşadığınız bir şehrin sokağına attığınız her çöp, belediyelerin kaynaklarının yatırıma değil, çöp toplamaya ve çevre temizliğine harcanması demektir.
Bu, aslında devletin kurumlarının bütçesine, yani hepimizin ortak kaynaklarına zarar vermektir. Küçük bir ihmal, daha fazla istihdam ve kaynak israfı zincirini başlatır. Farkında olarak ya da olmayarak, pek çok insan maalesef bu tür "küçük" suçları işler.
Yapmamak mı, Yapamamak mı?
Konuyu daha yakından incelediğimizde, yolsuzluk yapmak, yapmamak ve yapamamak kavramlarının birbirinden ayrıldığını görürüz.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da adli emanete bırakılan altın ve gümüşleri bir çalışanın alıp yurt dışına kaçtığı haberi, bu ayrımı çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.
Bu şahsın eline belki de ilk kez böyle bir yetki ve fırsat geçti ve ne yazık ki bunu hemen kendi lehine, kanunsuz bir şekilde kullandı.
Bir bürokrat ya da yetkili mevkideki biri, kendisine teklif edilen yasa dışı menfaatleri reddediyorsa, yetkisini yasalar çerçevesinde kullanıp sadece aldığı maaşla hayatını sürdürmeyi daha onurlu buluyorsa, işte bu kişi gerçekten "yapmam" diyenlerdendir. Bu bir ahlak ve karakter meselesidir.
Elinde fırsatı ganimete çevirecek hiçbir yetkisi, daha doğrusu konumu olmayan birinin "Ben asla yapmam" demesi, çoğu zaman sadece söylemden ibarettir. Kendini test etme imkânı bulamamıştır.
Söyleriz: "Önce ver yetkiyi, sonra gör etkiyi." Maalesef, bazı insanlar için dürüstlük, bir tercih değil, sadece bir mecburiyettir, çünkü ellerinde kullanabilecekleri bir yetki ve dolayısıyla yoldan çıkabilecekleri bir fırsat yoktur.
Sonuç
Bu ülkenin kaynakları, hepimize refah içinde yetecek kadar boldur. Toprağımız, gençliğimiz ve potansiyelimiz tartışılmaz.
Ancak bu kaynaklar, sadece helal gelirle yetinmeyi bilen, elindeki yetkiyi şahsi çıkarı için değil, kamunun faydası için kullanan insanlar oldukça bereketlenir.
Yolsuzluk, sadece devleti soymak değildir; en nihayetinde her bireyin cebinden, geleceğinden, hastane ve okulundan çalınan bir haksızlıktır.
Gerçek dürüstlük, fırsat ayağınıza geldiğinde onu elinizin tersiyle itebilme asaletidir. Diliyle değil, eylemleriyle ve fırsat karşısındaki duruşuyla dürüst olanların çoğalması dileğiyle.
Esen kalın...