ÜÇ tarafı denizlerle çevrili, her köşesinde ayrı bir doğa güzelliği saklı, tarihi değerlerini bağrında sergileyen açık bir müze gibi, bence dünyanın birinci harikası bir ülkenin insanlarıyız. Birisi milli, diğeri dini bayramlarımızı...
ÜÇ
tarafı denizlerle çevrili, her köşesinde ayrı bir doğa güzelliği saklı, tarihi değerlerini bağrında sergileyen açık bir müze gibi, bence dünyanın birinci harikası bir ülkenin insanlarıyız.
Birisi milli, diğeri dini bayramlarımızı peş peşe kimimiz huzur içinde, kimimiz buruk geçirdik.
Bir turizm kenti olarak, uzun tatil döneminden beklentilerimizi alabildiğimizi pek sanmıyorum.
Aldığım duyumlara göre; Konaklı’dan Alanya sınırına kadar olan bölümdeki konaklama tesislerindeki doluluk oranı bir hayli yüksek olmuş.
Daha ileride Side, Çolaklı ve Belek tesisleri full çekmiş. Hatta kişi başı 400 liraya bile yer bulamayan yerli ve yabancı turistler olmuş.
Hal böyle olunca, bence Alanya’nın kendisini ciddi bir şekilde sorgulaması gerekir diye düşünüyorum.
Geçimini turizmden sağlayan bölgeler ayrı bir özelliğe sahiptir.
Devletin, mutlaka ciddi ve inandırıcı bir turizm politikası olmalıdır.
Turizm hareketlerini; eğlence turizmi, dinlence turizmi, sportif etkinlikler, konferanslar ve inanç turizmi diye çok çeşitlendirmek mümkündür.
Özellikle; dünya markası olma özelliğini kazanma yolunda olan Alanya tercihini akıllıca yapmalıdır.
Aksi takdirde bunca yıllık birikim bir anda boşa çıkar ve o güzelim tesisler amaçları dışında hizmet vermek zorunda kalabilir.
Gelin; hakkımızdan fazlasını elde etmek veya hak etmeyen birilerini bir yerlere taşımak için, bu temiz ruha sahip insanlarımıza ve bu muhteşem ülkemize yazık etmeyelim.
"Dur" diyelim geri kalmışlığımıza.
"Yeter" diyelim hep birlikte çizdiğimiz kötü kaderimize.
Ülke olarak itilip kakılmaktan utanalım artık.
Yoksullarımızı düşünüp, ruhumuza hakim savurgan duygularımızı kovalım yüreklice.
İstihdam yaratarak, kazanç kapısını biraz da onlar için aralayalım.
Yardım isteyen elleri azaltalım, hatta yok edelim.
Hoş tutalım gönülleri.
Güvenli sokaklar yaratalım, mutlu ve sıcak yuvaların özlemini değil, gerçeğini yaşatalım onlara.
Onlar da bizim insanlarımız.
Kader olmaktan çıkartalım yoksulluğu.
Gelin, ibadetlerin en yücesini yapalım.
İnsanlığı zedeleyen iki büyük hastalık vardır.
Bunlardan birincisi; aç gözlülük, ikincisi yoksulluktur.
Bunların ikisi de insanlığı ve ülkeleri yok eden çok tehlikeli ve amaçları aynı olan iki ayrı virüstür.
Yaratıcısı da ne yazık ki insandır.
Yani bizleriz.
Kabuğunu kırmış Alanya’yı artık hiç kimse küçümsememelidir.
Bu doğrultuda Alanya halen bir ilçe düzeyinde yönetilmenin sıkıntılarını yaşamaktadır.
Bir önemli ayrıntı da Alanya’yı yalın olarak değil; tüm unsurları ile birlikte masaya yatırarak projeler geliştirip çözümler üretmek için geç kalınmış sayılmaz.
Bölgesel kalkınma modeli üretime yönelik turizmin yan sanayi yatırımları teşvik edilmelidir.
Bu sayede hem istihdam yaratılmış ve hem de 12 ay üreten bir konuma gelinmiş olacaktır.
Alanya, işte o zaman gerçek dünya markasını yakalamış olur.
Kısacası; Alanya, Alanya’ya artı değerler kazandıracak bilgi ve donanıma sahip ehil ellere kucak açmalıdır.
Sonuç olarak amacımız; kişisel çıkarlar yerine, Alanya’ya kazandırmak olmalıdır.
Saygılarımla.