2001 yılında kurulan Adalet ve Kalkınma Partisine 'AK Parti” dediniz; ona uyarak… Lider, heceleri uzata uzata öbür partileri CE HA PE, ME HA PE diye telaffuz ederken, çok net bir söyleyişle, 'Bana AK diyeceksiniz” dedi… Tertemiz;...

2001 yılında kurulan Adalet ve Kalkınma Partisine “AK Parti” dediniz; ona uyarak… Lider, heceleri uzata uzata öbür partileri CE HA PE, ME HA PE diye telaffuz ederken, çok net bir söyleyişle, “Bana AK diyeceksiniz” dedi… Tertemiz; pür ü pak… İşte, o gün zafer kazanılmıştı. Sizler bir şeycik anlamadınız ama birileri planın işlediğini görerek, “take five” yapıyorlardı; uzaklardan…
Yandaş basın hiç sektirmeden her cümlesinde AK Parti dedi. Ama siz tarafsız geçinenler; televizyonda haber sunarken, tartışma programlarında bilmişlik taslarken hiç AKP demediniz; AKP’yi benimsemediğiniz halde… Sokak röportajlarında halka düşüncesini sorarken AK Parti dediniz. Halkın beynine kazıdınız. Hep hizmet ettiniz imajın yerleşmesine…
Tam iki yıl önce birilerine kızdı. “Yargıtay’da tescilli kısaltış adımız AK Partidir, bana bundan başka bir şey diyemezsiniz” dedi… Hatta yanılmıyorsam, AKP diyen bazı yazarları edepsizlikle suçladı…
Siz, muhalif partilerin ilçe temsilcileri; siz masa başlarında hükümeti eleştirenler; siz bile AK Parti dediniz yahu! Haklısınız tabii; çevrenizden hiç kimse sizi uyarmadı ki… Kim bilir siz, partinin adının Fas’taki eski şeriatçı bir partiden esinlendiğini de duymamıştınız… Ambleminde ampul yerine bir gaz lambası olan…
Ortalama eğitim süresi üç buçuk yıl olduğu söylenen bir ülkede bu söylediklerim çok önemli. Çünkü, halkımızın ne yazık ki çok büyük bir bölümü, iktidar icraatlarına gelen eleştirilerden habersiz. Halk, değerlendirmesini, kendisine en net şekilde ulaşan bir haber ya da imgeye göre yapıyor. “AK” diye bir söylemin ve görüntünün çevresinde sıklıkla yer alması, onun güçlülüğüne inanmasına yetiyor.
Anadolu insanı kendisini basitçe sağda tanımlıyor. Bir seçim sırasında onu en iyi temsil edeceğine inandığı insana da, kalkıp oy veriyor. Çünkü o iktidara geldiğinde, kendisini onunla özdeşleştirecek ve hayatta hiç olmazsa bir şeyde “kazanan” olacak… Demokrasi, açılım filan umurunda değil onun… Mazot, gübre, elektrik giderleri artışı da öyle… Belki yalnızca, sağlığa kolay ulaşım yalanı…
Sonra da hayret ediyorsunuz; “Yüzde elli oyu nasıl aldı?” diye.