Her sabah içimize ateş düşer oldu. Kan damlalarıyla açıyoruz gözlerimizi geleceği olmayan sabahlara... Şu on günde kaç tane ocak dağıldı, kaç ana yüreğinden dağlandı bilir misiniz? Onlar daha gençlerdi, hem de çok genç, senden benden...

Her sabah içimize ateş düşer oldu. Kan damlalarıyla açıyoruz gözlerimizi geleceği olmayan sabahlara...
Şu on günde kaç tane ocak dağıldı, kaç ana yüreğinden dağlandı bilir misiniz?
Onlar daha gençlerdi, hem de çok genç, senden benden daha da genç. Gururluydular, vatanlarına, analarına, babalarına, yavrularına, sevdiklerine karşı. Onlar vatani görevlerini yapmış olmanın haklı gururunu yaşıyorlardı içlerinde. Belki de biliyorlardı içten içe öleceklerini kim bilir...
Bekleyenleri vardı, sevdikleri vardı, kimisi yeni baba olmuştu, kimisi daha kucağına alamamıştı yavrusunu, kimi aşıktı, kiminin umutları, kiminin hayalleri fersahları aşmıştı.
Da ne oldu? Hayatının baharından bile önce, toprak oldular. Bir hain pusuda kan verdiler, can verdiler. Hani şehitler ölmezdi, hani vatan bölünmezdi? Öldüler işte. Onlarla birlikte anaları da öldü, bacıları da öldü, karıları da öldü, evlatları da öldü. Biz nasıl anlayabiliriz ki bu acıyı?
Sabaha karşı acı bir telefon çalar çığlık çığlığa, misal. Telefona bakan bilir ne duyacağını, hisseder ya hani, öyle bir şey belki de. Uzaktan bir ses gelir, komutanıdır belki de arayan veyahut silah arkadaşı, can yoldaşı, kim bilir? “Anacım...” der, uzaktaki ses. Derin ve acı bir sessizlik olur milyonlarca çığlığa bedel. Karşılıklı ağlama sesleri en boğuğundan en içlisinden. Anası, “Yiğidim, Aslanım şehit mi düştü?” der, bir daha duymak istercesine. Karşıdaki ses “Evet anacım, başımız sağolsun, vatan sağolsun” der. Sonrası sessizlik, sonrası acı, sonrası kan, sonrası ölüm, sonrası boşluk...hatta sonrası yok. Ya sonra?
Ateş düştüğü yeri yakıyor her zaman olduğu gibi. Biz yine gündelik hayatımıza geri dönüyoruz. Feysbukumuza, tivitırımıza yalandan bayrak resimleri koyuyoruz. Bu mu bizim vatanımızı, bayrağımızı koruma şeklimiz? Hepimize bravo. Ne kadar da milliyetçiyiz, ne kadar da vatanımıza sahip çıkıyoruz. Uyanalım artık. Gerçi n'apabiliriz ki, en ufak bir şey de içeri atarlar bizi di mi?
Bitsin bu iç savaş, bitsin bu vahşet, bitsin bu kan...
“Öyle güzel uyuyordun ki, uyandırmaya kıyamadım.” AZİZ NESİN