Mutluluk andadır, anın getirdiklerindedir. Mutluluk yoldur, yolda olma hali belki de. Çok büyük beklentilere, çok büyük paralara, kocaman kariyerlere gebe değildir ki mutluluk. Hepimizin hayalleri, idealleri, yapacakları ve yapmak istediği pek...

Mutluluk andadır, anın getirdiklerindedir. Mutluluk yoldur, yolda olma hali belki de. Çok büyük beklentilere, çok büyük paralara, kocaman kariyerlere gebe değildir ki mutluluk. Hepimizin hayalleri, idealleri, yapacakları ve yapmak istediği pek çok şey vardır elbette. İşte mutluluk bunları elde ettiğin zamanda değil, ona ulaşmak için katettiğin yoldadır. Yani gidilen yolun kendisidir sonuç ne olursa olsun. Bazen hayatta bir şeyler ters gider ve ideallerimize, isteklerimize kavuşamayız, kavuşamadık diye mutsuz oluruz. Kendimize göre başarısız olmuşuzdur çünkü. Sevdiğimiz biri sevmiyordur bizi ve biz yine kendimizi başarısız sayıp, mutsuz oluruz. Haliyle moralimiz bozulur ve negatif düşüncelerle kuşatıverilir beynimiz. Aslında bardağın dolu tarafından bakarsak mutsuzluklarımızı mutluluğa dönüştürebiliriz. Mutluluğun bir sonuç değil, gidilen yol olduğunu düşünürsek mutsuzluklarımızı bir kenara bırakabiliriz. En azından denemişizdir, emek vermişizdir. Bu denediğimiz yollar karşımıza belki yeni yollar ve yeni insanlar çıkarmıştır. Kazancımız sadece bu yeni insanlar ve yeni fikirler de olabilir. Asıl mutluluğumuz o an da önümüze çıkan yeni şeylerdedir belki de.
Mutluluğu uzun vadeye yayarsak çok başarılı olamayız. İş bulursam mutlu olurum, evlenirsem mutlu olurum, araba alırsam mutlu olurum, müdür olursam mutlu olurum, vs... Peki ya bunların hiçbirini gerçekleştiremezsek? O zaman hayatımızı zindana çevirmiş olmaz mıyız? Bizim mutluluğumuz illa bir şeylere mi bağlı olmalı? Biz bunları gerçekleştiremezsek mutsuz mu olmalıyız? Yok öyle bir şey! Biraz kendimize çeki düzen verelim, ne dersiniz? Şu an nefes alıyor olmamız, hayatta olmamız ve sağlıklı olmamız en büyük mutluluğumuz olmalı. Başımızı sokacak bir evimiz, martı seslerini dinleyecek kulaklarımız, güneşin parlaklığını, denizin mavisini görebilecek gözlerimiz en büyük mutluluk olmalı. Taze ekmeğin kokusu, yeni yayılmış çarşaflar, bir sevgilinin ya da en yakın dostun omzu, anne olabilmek, baba olabilmek, sevmek sevilmek, doğanın binbir rengi, Nazım'ın, Orhan Veli'nin, Mevlana'nın dizelerinden birkaç satır okumak mutluluk değildir de nedir? Bu söylediklerim sizlere klişe mi geldi yoksa? Evet, belki klişe ama gerçek. Önce hayatta olmanın, bir günü daha sağlıkla geride bırakabilmenin değerini bilsek, anın keyfini çıkarabilsek ve buna şükretsek. Mutluluğun aslında bizlere ne kadar yakın olduğunu, illa bir şeylere bağlı olmadığını görsek bizden mutlusu yok şu dünyada. Tabii ki ideallerinize, hedeflerinize, almak istediklerinize de odaklanın ama mutlulukla bunları eşdeğerde tutmayın. Mutluluğunuzu bunlara bağlamayın. Küçük şeylerden mutluluk duyamazsak, haz alamazsak, tatminsiz insanlar olup çıkarız. Bazen hayat oldukça zor, çetrefilli ve acımasız olabiliyor hepimiz için, biz de bari hayata inat küçük şeylerden, yaşadığımız andan keyif alarak zorlukların üstesinden gelme kuvvetini bulalım kendimizde. Bakış açımızı değiştirip hayatımıza daha olumlu, iyi niyetli ve pozitif düşüncelerle bakmaya çalışalım. Hatta bir defter tutalım hep beraber, mutluluğun resmini çizebilir misiniz diyenlere inat. Her gün nelere şükrediyorsak ve nelerden mutlu oluyorsak bir bir yazalım. Bunları yazarken bile kendimizi daha mutlu ve pozitif hissedeceğimize kesin inanıyorum ben. Hem belki bir gün mutluluğun da resmini yapmış oluruz ne dersiniz?
Hepinize çok ama çok mutlu günler...