Seçimden sonra ülkemizin gündeminin; Yeni bir Anayasa yapımı ve hukuk standardının yükseltilmesi çalışmalarının devamı, kalkınma hamlesinin ve işsizlikle mücadelenin devamı, Milletin ve Hükümetin hızına ayak uyduramayan bürokrasinin...
Seçimden sonra ülkemizin gündeminin; Yeni bir Anayasa yapımı ve hukuk standardının yükseltilmesi çalışmalarının devamı, kalkınma hamlesinin ve işsizlikle mücadelenin devamı, Milletin ve Hükümetin hızına ayak uyduramayan bürokrasinin yeniden yapılandırılması, Ortadoğuda yaşananlar da dikkate alınarak dış politikadaki olumlu atakların boyutlandırılıp, derinleştirilerek sürdürülmesi ve TERÖRÜN BİTİRİLMESİ, olacağına inanıyorum. En azından bunların olması gerektiğine inanıyorum.
1-Anayasa değişikliği
Anayasa; Devleti ve sınırlarını yoruma yer bırakmayacak şekilde tanımlayan, temel hak ve özgürlükler esas olmak üzere, Devletin birey karşısında sınırını çizen, Devletin ana kurumlarını ve birbirleri karşısındaki konumunu belirleyen temel hukuk metinleridir.
Yeni hazırlanacak Anayasanın olabildiği kadar halkın daha çok katmanınca benimsenecek uzlaşma metinleri olması gerekmektedir.
Yeni Anayasada, Halkın temsilcilerince oluşturulan iktidarların inisiyatifinde olması gereken, özellikle ekonomi politikaları ve benzer maddi konularda düzenlemelere yer verilmemelidir.
Anayasa metinleri kısa ve net ifadelerden oluşmalıdır. İnsan olmakla özdeş temel hak ve özgürlüklerin varlığını ve teminat altına alınmasını ifade etme dışında, sonucunda bu hakları daraltacak uygulamalara yol açacak uzun tanımlardan kaçınılmalıdır.
2-Kalkınma Hamlesi
Artık insanlarımız, 1960’lı, 70’li yıllar ve öncesinde olduğu gibi geniş aileler şeklinde tek çatı altında barınmak istemiyor. Herkes ayrı ev, ayrı iş ve geçim kaynağı istemektedir.
Yine, iletişim araçlarının yaygınlığı nedeniyle tüm insanımız, diğerinin neye sahip olduğunu, hatta Dünyadaki imkanların ne olduğunu bilmektedir. O imkanların kendisinde de olmasını istemektedir.
Sayın Bahçeli’nin söylediği gibi “Her çocuk püskevit ve çikolata istemektedir.”
Hülasa olarak artık insanımız azla yetinmek istememekte, gün geçtikçe daha fazlasını talep etmektedir.
Bu durum karşısında, bir taraftan nüfusun, bir taraftan da bireysel talebin arttığı Ülkemizde, huzur, barış ve güvenlik için ekonomik kalkınmanın sürmesi, hayat standardının çevresindekilere iç geçirmeyecek düzeye yükseltilmesi gerekmektedir.
Ekonomik kalkınmanın devam ettirilebilmesi için bir taraftan yatırımın, üretim kalite ve kapasitesinin arttırılması, bir taraftan teknolojik seviyenin gelişmiş ülkelerle olan açığının kapatılması, bir taraftan da, ihracat hamlesinin arttırılarak sürdürülmesi gerekmektedir.
Türkiye, bugünkünün en az 2, belki de 5-10 katı fazla dış kaynaklı yatırım alacak durumdadır. Ancak bürokrasinin hantallığı ve yatırım izinlerinin dağınık ve değişik kurumlardan alınması, belirsizliklere dayalı keyfi ve ürkek tavırlar yüzünden yatırımlar yapılamamakta, sermaye başka Ülkelere kaymaktadır.
İlk etapta belli seviyenin üzerindeki yatırımlar için, yatırımcının Devlette tek muhatabı olmasını temin edecek, yatırımcı adına diğer kurumlardaki izin ve onayların muhatap kuruluşça alınacağı yeni bir sistem öngören “Yatırım Kanunu” zorunludur.
3- Bürokrasi
Halk, iktidara gelen partiler ve özel teşebbüs ne kadar iyi niyetli, çalışkan, bilgili ve gayretli olursa olsun, bürokrasi ve kamu kurumları Siyasi İktidara ayak uyduramıyorsa, siyasi iktidarlarca çalıştırılamıyorsa öngörülen hedeflerin ve uygulanmak istenen projelerin gerçekleştirilmesi imkansızdır.
Bürokrasideki en önemli problem, en üst yöneticiden, en alt memura kadar çalışanların kendisini DEVLET olarak görmesi ve bulunduğu pozisyonu kutsamasıdır. Daha da kötüsü karşısına işi için gelen insanımızın da kendi pozisyonlarını kutsamaları gerektiği inancıdır. Bunun yanında Halkımızın da, kendisine hizmet için var olan ve kendisi tarafından finanse edilen bir Devlet yerine, kendisini doyuran, ekmeğini yediği bir Devletin olduğuna inanması da yaşanan çıkmazın ana dayanaklarından birisidir.
Bir diğer sıkıntı, Devlette ehliyet ve adaletin tam olarak tahakkuk edememesi sonucunda, uygulamalarda istikrarın yakalanamamış bulunmasıdır. Bu olguların ana müsebbibi, olağan üstü zamanlarda tamamen fısıltı ve fişlemelere dayalı kıyım ve atananların tetikçilerden seçilmesi sonunda dengenin bozulmuş olmasıdır.
Üçüncü bir sebep de, bürokraside lüzumsuz yere aşırı kademelenmedir. Yapı büyüdükçe, kademeler arttıkça işler de sürüncemede kalmakta hesap sorulabilme imkansızlaşmaktadır. Bu bağlamda, Bakan-Genel Müdür-Müdür-Memur şeklindeki sıralama dışında bulunan, şef, müdür yardımcısı, daire başkanı ve yardımcısı, genel müdür yardımcısı, müsteşar ve yardımcısı kademeleri lüzumsuz ve Devleti hantallaştıran kademelerdir.
Başka bir unsur da performansı esas almayan, faşist ve baskıcı dönemlerin kalıntısı sübjektif ve keyfiliğe açık “sicil sistemidir”.
Tabii ki son olarak, memuriyete giren kişinin adeta mutlak garanti sahibi olmasıdır. Birey olarak ele alındığında, yetenekli, iyi niyetli, hizmet erbabı birçok memurun, açıklanan psikoloji ve sistemin kurgulanma şekli nedeniyle işi engelleyen, hizmeti aksatan kişi haline dönüştüğünü görmekteyiz.
4- Terörün Bitirilmesi
Neredeyse 30 yıldır terörle beraber yaşamaktayız. Halkı, hizmet makamı görmek yerine az bir jakoben çevrenin iktidar iktidarının tabanı gören ve bu düzenin devamı üzerine oturtulan “Devlet anlayışı” ile çözüm yerine, kanayan yarayı daha derinleştiren uygulamalar sonucunda psikolojik altyapısı oluşan bir ayrılık hareketine neden olunmuştur.
Terörün beslendiği maddi ve manevi sebepler kurutulmadan bu sıkıntının sona ermesi mümkün değildir. Bunun yolunun, insanları ayrıştıran anlayış ve jargonla ileri sürülen görüş ve uygulamalardan geçemeyeceği açıktır.
Tarihi mecburiyetler bizi, Osmanlı Bakiyesi tüm kavimleri bir arada Anadolu Coğrafyasına sıkıştırmıştır.
Bulacağımız çözümün mutlaka bunu bilip, bunu gözeterek aranması gerekmektedir. Tabii ki, ortak değerler etrafında oluşturulması gerekmektedir.
Yüzyıllar süren savaşlar sonucunda takatsiz kalan Müslüman unsur karşısında bir avuç okumuş ekalliyet, global destekçileriyle beraber Ülkemiz Yönetiminin kuruluş felsefesinde belirleyici olmuşlardır. Bu felsefenin ana malzemesini, “pozitivizm ve la dinilik“ anlayışından seçmişlerdir. Dini olan her şeyin “tu-kaka” olduğu dolmasını, bazen zorla, bazen de kompleksler üzerinden Milletin önündekilere yutturmuşlardır. Millet yutmasa da “Devlet” anlayışı nedeniyle sessizce seyretmiştir.
Dünyanın öte ucunda fıs denilenin duyulduğu, karıncanın ayak izinin seyredildiği zamanımızda bu dolmaya, peşin yutucular hariç kimse dönüp bakmamaktadır. Anca oluşan enkazın temizlenmesi gerekmektedir.
Terörün bitirilmesi için, herkesin tüm komplekslerinde arınarak, insanların kalbinden ve gönlünden, birbirisini bağlayabilecek en önemli yapıştırıcı olan dine bakış açısını değiştirmemiz gerekmektedir. Bizim dinimizin göndericisi olan Allah (C.C.) bu Dünyada herkesin inanmasını dayatmamıştır. Bu nedenle herkes dindar olsun demiyorum. Ancak, İnsanı ruhen en iyi kuşatacak olan dinin eğitim ve hayattan çıkarılması aymazlığının sona ermesi gerekmektedir.
Ülkemizin “terör” probleminin çözülmesi için, “Milletine, Vatanına, Devletine, Kültürüne bağlı, kurgulanması diğer insana hizmet anlayışı üzerine oturan” cemaatlarla önce Devletin barışması, sonra da işbirliği içine girmesi gerekmektedir.
Bahsettiğim cemaat okul, yurt ve kurslarından yetişip de teröre bulaşan bir insan mevcut değildir.
Eşref Bitlis ve Hulusi Sayın Paşanın, bu cemaatlarla hiç bağlantısı ve felsefe birliği bulunmamasına rağmen söylediğim gerçeği gören ve bu doğrultuda uygulamalara başlayan kimselerdi.
Şu anda, kendisine gelen kaynakta önemli setler oluşturan cemaat kuruluşlarına karşı PKK’nın saldırılarının artması da bu görüşümü doğrulamaktadır.
Türkiye’yi karşılayacak seçim sonrası için en hazır olanın AK Parti Olduğu açıktır. Milletin, istikrar ve yukarıdaki beklentileri için, AK Partiyi tercih edeceği en ön beklentidir. İnşallah AK Parti de Milletin beklentilerine bihakkın cevap verebilecek yeni vekil kadrosunu oluşturmuştur. Yine İnşallah, bürokrasiyi de ehil insanlardan yeniden oluşturarak, YENİ TÜRKİYENİN inşasında önemli adımlar atabilir.