Terör, ütopik hayaller, para, hükmetme veya benzer dürtülerle, ülkelerin veya toplumların düzen, istikrar ve huzurunu bozmayı amaçlayan şiddet hareketidir. Çoğu zaman sivil insanlar üzerinden uygulanır. Mağdurları çok büyük oranda masum...

Terör, ütopik hayaller, para, hükmetme veya benzer dürtülerle, ülkelerin veya toplumların düzen, istikrar ve huzurunu bozmayı amaçlayan şiddet hareketidir. Çoğu zaman sivil insanlar üzerinden uygulanır. Mağdurları çok büyük oranda masum ve savunmasız insanlardır.
Terörün amacı varmak istenilen hedefin duyurulması olarak propaganda edilse de çoğu zaman hiçbir amacı olmayan hastalıklı ruh yapısında olan kimselerin içlerindeki zehri dışarıya kusması şeklinde de tezahür edebilmektedir.
Terör bireysel hareketler olarak ortaya çıkabilmekte, ancak çoğu zaman topluluklar şeklinde görülmektedir.
Dini, milli, ideolojik bir “dava” sahibi gruplar, bir devlet, sermaye grupları, derin kast yapısına sahip büyük aileler tarafından perde arkası oyunlarla terör hareketlerine yöneltilebilmektedir. Yine macera peşinde koşanları bünyesinde barındıran terör örgütleri bu kesimler tarafından bedeli karşılığında düşmanlarına karşı kullanılmaktadır.
Terör hareketleri, istikrarsız, başka ülkelerce işgal edilmiş, otoriteyi elden kaçırmış ve savaş yaşayan ülkeler ve coğrafyalarda doğup, gelişmekte ve büyüyebilmektedir.
Terörün kaynağı, uyuşturucu ve kaçakçılık gibi illegal ticaret olduğu gibi hedef ülke ve toplumların yardımları ve zorla toplanan paralardır.
Teröre rakip ve düşman ülkeler analık yapabildiği gibi, zulüm ve adaletsiz yönetimlerin baskıları da neden olabilmektedir. Yine Hukuki ve kamunun vicdanını tatmin eden bir ve bütün yönetime sahip olamayan ülkelerde, toplumsal güç kullanan gruplarda terörü hortlatmakta ve besleyip büyütebilmektedir.
Özet olarak terörün sebebi, Ulusal ve beynelmilel baskı ve zulümler, cehalet, gelir dağılımlarındaki uçurumlar, bir kısım devlet veya güçlerin daha çok alanda hükümran olma hırsı, terörün ana sebebidir.
Yaklaşık otuz yıldır Türkiye’nin yaşadığı PKK terörünün üç ayrı tabanı bulunmaktadır. Bunlar, uzunca zamandır (Osmanlı’dan beri) bir potansiyel olarak mevcut bulunan “Kürt devleti kurma hayali”, “Özellikle sıkıyönetim ve tek parti felsefesinin baskın olduğu zamanlarda, Kürtlere karşı gerçekleştirilen baskı ve adaletsizlikler sonucu oluşan rahatsızlık ve savunma psikolojisi” ve “bölge ve uluslararası güçlü ülkelerin Ortadoğu ve İran-Türkiye politikası gereği Kürtlerdeki önceki iki oluşumu canlandırıcı ve yönlendirici faaliyetlerdir.
Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, adil ve müşfik olunabildiği zamanlarda yabancı devletlerin faaliyet alanları daralmış, aksi durumda Kürt coğrafyasında bu güçler cirit atmıştır.
Burada sayılmayan başka sebeplerde olsa, maalesef PKK Kürt halkı üzerinde çok önemli bir tabana oturmuş bulunmaktadır. BDP ve öncesindeki partilerle de siyasi tabanını her geçen gün genişletmektedir. Bu olgu, sansasyonel terör eylemlerinde kamuoyu gündemine girmekte, fazla geçmeden unutulmaktadır. Uyutularak geçiştirilen her gün, bu mesele Türkiye’nin işin içinde çıkmasını zorlaştırmaktadır. Her yeni terör olayı bir taraftan Kürt ve Türk çatışması potansiyelini arttırmaktadır.
Bu meselenin tüm toplum kesimlerinin olabildiği oranda uzlaşacağı bir şekilde çözülmemesi halinde ülkemizin kalıcı bir istikrar ve kalkınmayı yakalaması mümkün görülmektedir.
Çözüm konusunda Kürt ve Türk sertlik yanlılarına rağmen sağduyu zemininde diyalogların yakalanması ve partilerin seçim kaybetme ve iktidarı kaybetme pahasına uzlaşması gerekmektedir. Özellikle, bu konuda çözüm niyet ve arzusu taşıyan AK Parti, CHP ve MHP’nin bir an önce bir masa etrafında toplanıp, nihai çözümü buluncaya kadar o masadan kalkmadan çalışması gerekmektedir. O masaya oturmuşken Milletimizi ileriye taşıyacak Anayasa’yı da hazırlayıp kalkmalıdır.
Bu yolla yeni acılar yaşanmaması dileğiyle son günlerde Vatan toprağına düşen şehitlerimize rahmet, yakınları ve Milletimize sabrı cemil dilerim.