Değerli okurlar, her toplum, kendine göre bir tabu yaratıp, sonra da, ona uzun yıllar tapınır. Belli kavramlara ve sloganlara dayalı ideolojiler de zaman içinde, dinsel bir öğreti haline getirilebilir. Marksist öğreti de Ortodoks Marksizm'i...
Değerli okurlar, her toplum, kendine göre bir tabu yaratıp, sonra da, ona uzun yıllar tapınır.
Belli kavramlara ve sloganlara dayalı ideolojiler de zaman içinde, dinsel bir öğreti haline getirilebilir.
Marksist öğreti de Ortodoks Marksizm’i şekline dönüşmüştür.
Halbuki Marksizm’in felsefi yönü bilimsel, ideolojik yanı ise, kitlelere dönük strateji ve taktik içeriklidir. Yani, günün koşullarına göre sürekli gözden geçirilip değiştirilmesi gerekir.
Çin Marksistleri bu beceriyi gösterdi.
Türkiye’de de, ilerici ve devrimciliği ağızlarından bırakmayan bazı beyinler, bu değişimi gerçekleştirme becerisini gösteremeyince, siyasi anlamda ayakta kalabilmek için, Atatürk’ü kalkan yaparak, ayakta kalma komikliği içine girdiler. Bu komik sahiplenmenin en somut örneği olarak, Mahir Çayan’ın Kemalizm’le ilgili değerlendirmesine bakmamızda yarar var:“Kemalizm, küçük burjuva devrimciliğinin, işgal altındaki bir ülkede, Türkiye’de, emperyalizme karşı bir isyan bayrağıdır. Kemalizm, emperyalizmin boyunduruğu altındaki bir ülkede doğu halklarının, milli kurtuluş bayraklarını yükselten, emperyalizmi yenerek milli kurtuluş savaşlarını açan bir küçük burjuva milliyetçiliğidir. Türkiye’deki küçük burjuvazinin en radikal çizgisi olan Kemalizm’i karakterize eden yalnızca “Milli kurtuluşçuluk” ve “Laiklik” öğeleridir. Eşyanın doğası gereği Kemalizm’in belirli bir iktisat politikası yoktur ve olmamıştır… Kemalizm’in antiemperyalist niteliği bir tarafa bırakılırsa, ortada Kemalizm diye bir şey kalmaz.Ülkemizde askeri diktatörlük, Amerikan emperyalizminin ülkemizdeki işgalinin aldığı son biçimdir. Bu temsili demokrasinin rafa kaldırılması, düzen partilerinin rolünü asgariye indirmesi demektir. Artık Türk ordusu, oligarşinin halkımıza karşı yürüttüğü baskı politikasının açık ve doğrudan bir aleti olmuştur.”
Dün bu değerlendirmeyi yapan bazı solcular bugün kendilerine göre bir Kemalizm adı altında bir ideoloji üretme saçmalığı içine girdiler.
Atatürk’ün bir ideolog olmadığını herkes biliyor.
Atatürk, 19. yüzyılın son çeyreğinde gençliğini yaşamış, 20. yüzyılın da, ilk çeyreğinin başarılı bir askeri ve de devlet adamı, en büyük özelliği de, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu.Atatürk, Bayrak ve İstiklal Marşımız gibi, en önemli simgelerimizden birisi.Böyle bir büyük simgeyi, bugünün siyasi kamplaşmasının bir parçası yapmak, Atatürk’e yapılmış en büyük saygısızlıktır.
Bugün 21. Yüzyıldayız.
Teknoloji akıl almayacak boyutlara tırmandı.
Atatürk dönemi, İmparatorluklardan ulus devlete geçişti.
2. Dünya Savaşı yaşanmamış, iki kutuplu dünya henüz tam anlamıyla oluşmamış, soğuk savaş dönemine gelinmemişti.
Uçak, otomobil, sanayi daha yeni yeni palazlanmaya başlamıştı.
Böylesine bir dünyanın somut koşullarında üretilmiş, en dahiyane fikirler bile, bugünün dünyasının çöplüğünde yerlerini almışken biz hala o günlere öykünerek, önümüzü görmeye ve de yolumuzu bulmaya çalışmamız, akıl ve mantıkla izah bile edilemez.
Buna komik bir örnek vermemiz gerekirse, günümüzde hala 1960 darbesi sonrasında gündeme gelen DEVRİM otomobilini bile ballandıra ballandıra anlatabiliyoruz.
Halbuki o yıllardaki yabancı otomobillerin kalitesi ortada, bu otomobiller hala ilgi odağı. Örneğin 52 model Şavrole (Chevrolet) ve benzerleri dünya çapındaki otomobil markaları!