Türk solu içindeki bazı beyinler, AK Parti karşıtlığına dayalı olarak, solculuk iddiasıyla yola çıkan ama Kürt Milliyetçiliğini kullanarak, terörle sarmaş dolaş olmuş bir yapıyla kucaklaşmanın aymazlığı içinde. HDP, bu ince politikasıyla,...
Türk solu içindeki bazı beyinler, AK Parti karşıtlığına dayalı olarak, solculuk iddiasıyla yola çıkan ama Kürt Milliyetçiliğini kullanarak, terörle sarmaş dolaş olmuş bir yapıyla kucaklaşmanın aymazlığı içinde.
HDP, bu ince politikasıyla, CHP’nin seçmenine göz dikmiş gibi görünüyor!
Napolyon bakın ne demiş: “Ben Katolik geçinerek Vendee Savaşını kazandım. Müslüman geçinerek Mısır’a yerleştim. Papacı geçinerek İtalya’da yürekleri kazandım. Bir Yahudi halkını yönetecek olsam, Süleyman tapınağını yeniden kurardım.”
Türkiye tarihten bu yana yolgeçen hanına dönmüş, dönmeye de devam ediyor.
Kimin ne olduğu, kimin kime hizmet ettiği de belli değil.
Balkanlardan Kafkaslara, Ortadoğu ve Orta Asya’ya hatta Kuzey Afrika’ya uzanan bir büyük coğrafyadan, çok farklı etnik yapıdan milyonlarca insan Türkiye’ye gelmiş ve çok güçlü bir dayanışma içinde, farklı isimler altında örgütlenerek cemaatleşmiş durumdalar.
Türkiye’de belli bir dayanışma sergileyemeyen, sürekli bir birinin ayağını kaydırmaya çalışan, ideolojik ya da farklı parti tercihi hatta değişik futbol takımı tutmaları nedeniyle birbiriyle çatışmaktan çekinmeyen biz Türklerin, her anlamda kısa vadede bir yumruk olmamız pek mümkün gözükmüyor!
Irak ve Suriye’deki bugünkü kaostan yararlanarak yeni bir yapılanma arayışına giren PKK, HDP ve KCK dışında, ülke genelinde sol özellikle de sosyalist bir söylemle yeni bir yapılanmanın içinde.
HDP 7 Haziran seçimlerinde, ülkenin doğusuyla batısında farklı strateji ve taktiklerle oy topladı.
1980 öncesinde de, PKK hareketi Türk solunu kullandı.
Örneğin, Dev Genç içinde, ulusallık konusunda farklı görüşler gündeme gelince, Sol öğretideki “Uluslar kendi kaderini kendisi tayin etmeli.” Anlayışından yola çıkılarak, Türk solu bir anlamda bölünerek Dev Sol ve Dev Yol diye ikiye ayrıldı.
Geçmişten bugüne dek, kimi tarikat liderleri tabulaştırılıp tapınma noktasına getirilirken, bu sözde tabuların peşinden giden kimi uyanıklar da dinsel söylemlerle Türk halkını kullanabiliyor!
Ülkemizde en fazla etkin olan tarikatların hangi coğrafyadan çıktığına bir bakın!
Gezi Parkı eylemlerinde onca gencimiz canından oldu.
Gezi Parkı gibi basit bir olay, çevrecilik adına bahane edilerek ülke genelinde eylem üstüne eylem düzenlendi.
Ortalık yakılıp yıkıldı, güvenlik güçleriyle çatışıldı.
Dünyanın neresinde böylesine sudan bir sebeple ülke kaosa sürüklenebilir ki?
Bizde bu ve buna benzer bir sürü eylem düzenleniyor.
Ülke genelinde, her yerde eylem yapmaya hazır timleri var.
Suruç’ta Kobani’ye gitmek için toplanan gençliğin içinde her kesimden insan var.
Alevi’si, Sünni’si, Kürdü, Türkü.
Hepsi de, tarihin derinliklerinde kalmış Sosyalizm ütopyasının peşine takılıp böyle bir maceraya soyunmuşlar.
Bunların beynini kimlerin yıkadığı ortada.
Günümüzde hala Marksizm’in, sınıf çelişkisine dayalı siyasi yapılanmayı savunan öğretim üyeleri ve de kimi aydınlar var.
Bunlar, Sosyalizmin iflas etmiş kolektivist modelini savunma aymazlığını gösterirken, Marksizm’in Materyalist felsefesinden söz bile etmiyorlar.
Aslında bugünkü Sol ya da Sosyalist yapılanmaların, özünde solla molla ilgisi yok.
Bunlar ya bir etnik yapının, ya da bir mezhebin ürünü!
Biz Türklerin önemli bir bölümü de, neyin ne olduğuna bakmadan, bu tür yapılarda yer almanın aymazlığı içindeyiz.