Her insan kendi çizgisini kendisi belirler, öyle değil midir bu? Yaptığımız tercihlere göre bir yola girmedik mi bugüne kadar hep? İşte bu noktada tercihlerimizi etkileyen, hayatımızda derin izler bırakan bir kahramanımız vardır. Zaman hızla...

Her insan kendi çizgisini kendisi belirler, öyle değil midir bu? Yaptığımız tercihlere göre bir yola girmedik mi bugüne kadar hep? İşte bu noktada tercihlerimizi etkileyen, hayatımızda derin izler bırakan bir kahramanımız vardır. Zaman hızla akıp geçerken yanı başımızdan biz farkında bile olmayız; neyi, ne zaman, nasıl yaptığımızın. Bunları başarırken ayakta kalmayı kimden öğrendiğimizi de unutmamamız gerekmez mi? Çünkü henüz çok acemiyken onların ileri görüşlülüğüyle hayatımız ve fikirlerimiz şekillenmedi mi? Belki bu telaşta onları unutmuş olabiliriz ama bir yerlerde hala bize destekçi olduklarını, bizi unutmadıklarını biliriz. Sormak istediğim soru ise kendinize örnek aldığınız, benzemeye çalıştığınız birileri olmadı mı? Zorluğa düştüğünüzde elinizden tutan ya da tutmasını dilediğiniz biri. Küçükken hayal dünyanızda devleştirdiğiniz biri olmalı bu. Mutlaka olmuştur, olmalı da. Bunlar; hayatımızı şekillendirenler, yolun başındayken henüz bize örnek olan kıymetlilerimizdir. Yani biricik öğretmenlerimiz, kahramanlarımız olamaz mı? Her küçük çocuğun mutlaka vardır bir kahramanı. “Büyüdüğünde ne olmak istiyorsun?” sorusuna can-ı gönülden “öğretmen” diye cevap vermesine vesile olan öğretmeni. Onlar bizim için çok fazla fedakârlık yapmadı mı ve hala da yapmıyorlar mı? Öğretme aşkıyla şehir şehir, kasaba kasaba dolaşmıyorlar mı? Yeri geldiğinde ağabey, baba, anne veya abla olmuyorlar mı bizlere? Ne yaparsak yapalım ödeyemeyiz onların hakkını. Hiç unutmam o günleri, unutamam. Ömrümün en güzel günleriydi. Bence her şey ilkokulda başlıyor. Mutlaka kötü anıları olan da vardır ama burada önemli olan bardağa dolu tarafından bakmaktır. Şu an iyi bir yere gelmişsek kesinlikle bunda onların çok payı vardır. Sevgili Buket Uzuner ne de güzel söylemiş: “Hayattaki en büyük şans, küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır.” Bu söz sanırım her şeyi çok güzel açıklıyor. Taze bir fidanı nasıl büyütürsen öyle kalır. Eğer fidan yetişirken yanı başına küçük bir çubuk dikmezseniz o fidan dik durabilir mi? Mutlaka bir desteğe ihtiyacı yok mudur? Elbette aramızda kötü anıları olanlar da vardır tabi ama kalpleriyle baş başa kaldıklarında mutlaka orada gizliden gizliye hayranlık duydukları birileri vardır.
Öğretmen olana kadar öğretmenliğin tam anlamıyla ne demek olduğunu anlayamamış birisi olarak size yazıyorum bu yazıyı. Şimdi ben de taze bir öğretmenim ve geçmişime baktığımda asla unutamayacağım öğretmenlerim var. Ne yaparsam yapayım asla haklarını ödeyemeyeceğim, yıllar geçse de hep ilk günkü gibi hatırlayacağım. Öğretmenlerimizin kıymetini bilelim ne olur. Onlara aslında ne kadar kutsal bir meslek yaptıklarını unutturmayalım kendi dertlerimize dalıp. Hz. Ali “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” derken ne de güzel anlatmış öğrenmenin ve öğretmenin kıymetini. Bir harf için kırk yıl kölelikten bahsedilirken biz onlara eziyet etmemeliyiz. Görüyorum bazen haberlerde, öğretmenlerin nasıl ithamlara maruz kaldığını ve üzülüyorum. Tamam, işini hakkıyla yapmayanlar da var belki ama bundan tamamını sorumlu tutamayız ki. Bu noktada sizden özeleştiri yapmanızı isteyeceğim. Onların size bir adım gelmesi için sizin kaç adım atmanız lazım?
Ben şu an bu yazıyı yazabiliyorsam eğer bu tamamen benim kahramanlarım sayesindedir. Peki sizin kahramanınız kim? Öğrenme sevgisiyle kalın…