Hepimiz biliriz ki içimizde bir yerlerde gizli kalmış duygular, düşler vardır. Bazen kendimize bile söylemeye çekindiğimiz ve aslında konuşsak, birilerine fısıldasak biraz yüksek sesle; sihri kaçacakmış gibi olan hayallerdir bunlar. Tereddüt...

Hepimiz biliriz ki içimizde bir yerlerde gizli kalmış duygular, düşler vardır. Bazen kendimize bile söylemeye çekindiğimiz ve aslında konuşsak, birilerine fısıldasak biraz yüksek sesle; sihri kaçacakmış gibi olan hayallerdir bunlar. Tereddüt ederiz bu yüzden içimizde büyüttüğümüz o hayatı su yüzüne çıkarmaya.
İnsanı ayakta tutan bir nevi ilaçtır bu. Hep dinç kalmak ve hep umutla dolu olabilmek için. Hayallerinize ulaşmak için durmadan çalışıp didinirsiniz, bir yerlerden bir yerlere koşturursunuz. Hep daha iyisine sahip olmak için ve hep daha iyisini umut etmek için çabalarsınız. Daha okula başlar başlamaz karşınıza çıkan sorulardan biridir bu “hayalinizdeki meslek nedir?” Hayalleriniz aslında kendinizi tanımaya başladığınız gün başlar. Küçücük bir çocuğa baktığınızda elindeki oyuncak arabasıyla çocuk, neler yapmak istediğini size zaten büyük bir heyecanla anlatır. Küçük bir kepçeyle yapılan inşaatlar, yarış arabalarıyla kazanılan yarışlar, evcilik oyunlarında kızların rolleri vs bir çok davranıştan onların ne kadar geniş bir hayal dünyasına sahip olduğunu elbette görebilirsiniz. Yeter ki hayata onların gözünden bakmayı başarabilin. Hayal ederken onlar kadar esnek ve saf olmayı deneyin. Çocukların tertemiz duygularıyla kurulan hayal dünyası hiçbir şeye benzemez. Adı üstünde, hayal değil mi bu? Umudu olanın hayalleri tükenmezmiş. Umut edin ve kalbinizi güzelliklerle besleyin. Fesatlığa, kıskançlığa, umutsuzluğa yer olmasın kalbinizde. Çoğu zaman gerçekleşmese bile hayalleriniz ve bu yüzden de karamsarlığa düşseniz bile asla vazgeçmeyin. Yenilmişlik duygusunun sizi sarmasına izin vermeyin.
İnsan önce kendini keşfetmeli ve en önemlisi neyi istediğini bilmeli. Terazisinde kefeleri doğru tartabilmeli. Hayatına nasıl yön vereceğine iyi karar vermeli. Sağlam bir özgüveni olmalı ki bunu dış dünyaya yansıtabilmeli. Hayal kurmanın ilk ve en büyük şartı inanmaktır. Biz söz vardır: “İnanmak başarmanın yarısıdır.” diye. Hayallerinize inanın ve başarın. Hayat hızla akıp geçerken, zamanın yanı başınızdan nasıl koşarak geçip gittiğinin farkında bile olmazsınız. Bu yüzden vakti varken yapabilmelisiniz her şeyi. Utanmadan, sıkılmada.. Onları özgür bırakın. Bırakın ki içinizdeki çocuk bir nebze de olsa hayallerinin gerçekliğinden emin olsun. Kalp, karamsarlığa; olumsuzluklarla karşılaşsa bile, yenilmişlik hissine kapılmasın. Gökkuşağı gibi rengarenk olsun hayaller. Alabildiğine güzel ve alabildiğine özgür… Gerçekleşmesine umut bağlamadan, her birini kendi senaryosu içinde kabullendiğiniz bu beyin oyunları aslında sizin zihninizi ele verir çünkü.
İşte bu yüzden hayallerinize asla sınır koymayın. Başınızı yastığınıza koyduğunuzda kurduğunuz hayallere sahip çıkın. Çünkü onlar sizin eserinizdir. Sizin zihninizin karmaşıklığını ya da basitliğini ele verir. Charles Bukowski der ki: “Ya düşlerinin peşine düşmeyi seçersin ya da olanları kabullenmeyi. İyikilerinle güçlenir, keşkelerinle tükenirsin. Karar senin.”
Nasıl bir hayat yaşayacağınıza sadece siz karar verebilirsiniz. İster sığ bir hayat ister rengarenk. Sınırını da siz belirleyebilirsiniz sadece.. Ama hayata daha sıkı bağlanmak için insanın en az bir hayali olmalı.. Öyle değil mi? Özgürlüğe açılan ilk kapı hayallerden geçer.. Hayallerinizden vazgeçmemeniz dileğiyle...