DEĞERLİ okurlar, tabii ki her konuda olduğu gibi, kimi siyasilerimizin siyasi aymazlıklarından, hatta duyarsızlıklarından söz ederken, belli bir genelleme yapmaktan özellikle kaçınmamız gerekir. Zira, her alanda olduğu gibi siyasette de, sorumluluğunun...
DEĞERLİ
okurlar, tabii ki her konuda olduğu gibi, kimi siyasilerimizin siyasi aymazlıklarından, hatta duyarsızlıklarından söz ederken, belli bir genelleme yapmaktan özellikle kaçınmamız gerekir.
Zira, her alanda olduğu gibi siyasette de, sorumluluğunun bilincinde olan, ülkesine ve ülke insanına hizmet etme çabasında olan siyasilerimiz olduğu gibi, koltuk sevdasından başka bir şey düşünmeyen, sorumsuz hatta terörü ve teröristi destekleyen, işi vatan hainliğine kadar götüren siyasetçilerimizin de olduğu bir gerçek.
Ülke ve ülke insanı olarak, ne kadar kritik bir süreçten geçtiğimiz ortadayken, TBMM'de yumrukların konuşması, liderlerin birbirlerinin elini sıkmaması anlaşılır gibi değil.
Geçmişte, aynı saçmalığı rahmetli Demirel’le Ecevit de yapmış, ama sonrasında birbirlerinin siyasi rakibi olmaktan kurtulup, farklı konumlara geldiklerinde Ecevit, Demirel’i ikinci defa Cumhurbaşkanı yapmaya kalkışmıştı!
Bizim siyasetçilerimiz, öteden beri, demokrasiyi yeterince özümleyip benimseyerek, bunu bir yaşam biçimi ve kültür olarak içselleştiremedikleri için, ülke insanına hizmet etme anlayışından uzak, salt ülkeye egemen olma sevdası haline getirdikleri için, egolarına teslim olup, tek adam olma sevdasına kapıldıklarından, siyasi hava sürekli geriliyor.
Liderlerin bu ihtirası öylesine güçlü ki, Osmanlı’dan kalma ümmetçi alışkanlıkla, toplum da, kendi yarattığı bu tabuların peşine takılıp, kendi yarattığı bu tabulara tapınmaya bile başlayabiliyor!
Toplumsal kutuplaşma öyle bir noktaya tırmandı ki, her olaya ve gelişmeye siyah ve beyaz olarak bakıyor, siyah ve beyazın da farklı tonları olduğunu görmezden ve bilmezden geliyoruz.
Bu yüzden de, aynı yapı içinde bile, farklı yaklaşımları ve arayışları dışlayarak ötekileştirmeye kalkıyoruz.
Bu aymazlık, bugün MHP ve CHP’de özellikle de MHP’de giderek belirginleşmeye ve çok çirkin noktalara taşınmaya başladı.
Siyasi partilerimizdeki, tavandaki partiyi ele geçirme kavgasının nedenlerini ve niçinlerini, birbirlerine dönük anlamsız suçlamalarını bırakın, yerelde il ve ilçe kongrelerinde bile yumrukların konuşması, tabanda da yönetim ve yönetim dışı kutuplaşmalar yüzünden, aynı partiye mensup birçok partilinin, birbirlerine selam bile vermemeleri, hatta birbirlerini en ağır biçimde suçlamaları anlaşılır gibi değil!
Demek ki, ilkesizlik, ortak akıldan ve dayanışma kültüründen, birlikte üretme geleneğinden yoksunluk, tavandan tabana belki de tabandan tavana doğru tüm partilileri kapsıyor olmalı!
Hiç bir partide, o eskinin, idealist kadrolarının, parti içi hiyerarşik düzene dayalı, sevgi ve saygının öne çıktığı, kimsenin kendi kendine bir yerlere gelme hırsı ve ihtirasına kapılmadığı, herkesin hak ettiği yere, gene herkesin uygun gördüğünde getirildiği bir yapıda, kişilerin başarısı için değil, partinin başarısı ve başarılı bir parti yapısıyla da, ülkeyi en iyi şekilde yönetebilecek bir parti yapılanmasının oluşturulması amacına dönük bir particilik anlayışı, maalesef bugün için mümkün gözükmüyor!