7 Haziran seçimleri, hiçbir siyasi partiye prim vermediği için, sonuçlardan kimse memnun değil! Parti fanatizminin batağında kulaç atmaya çalışarak kükreyenler, dut yemiş bülbüle dönmüş durumdalar. Nihayet, dimyata pirince giderken bulgurdan...
7 Haziran seçimleri, hiçbir siyasi partiye prim vermediği için, sonuçlardan kimse memnun değil!
Parti fanatizminin batağında kulaç atmaya çalışarak kükreyenler, dut yemiş bülbüle dönmüş durumdalar.
Nihayet, dimyata pirince giderken bulgurdan da olunabileceğinin farkına varabildiler!
Seçim meydanlarını dolduran partililerinin önünde, burunları havalarda kasım kasım kasılarak yiğitlenenlerin, bugün yiğitliklerinden eser kalmadı!
Hala yiğitlik taslamaya çalışanların da ciddiye alınacak yanları yok gibi bir şey!
Sosyal medyada da bir suskunluk hakim.
Siyasi kutuplaşmayı körüklemeye çalışan, AK Parti karşıtlığına dayalı bir nefretle, vur abalıya misali, Facebook ya da Twitter'da aklına geleni yazarak, hakaret bombardımanına tutan farklı cenahlarda yer alan ve de kendilerini bir blok olarak görenler, nihayet anya ile Konya'yı anlamanın şaşkınlığı içinde, sus pus olmuş durumdalar.
Seçim öncesi, sürekli dile getirmeye çalıştığımız gibi, “AK Parti gitmesine gitsin de yerine neyi nasıl getireceğiz?” derken, siyasi istikrarın bozulacağından söz edip, AK Parti iktidardan indirilirken, yerine bir başka partinin tek başına iktidar olması gerektiğine vurgu yapmaya çalışmıştık.
Şimdi ayıkla pirincin taşını!
CHP, MHP ve HDP’nin bir arada bir blok olması mümkün mü?
MHP ile HDP kutulaşmanın temel taşları.
30 yılı aşkın bir süredir akan kanı durdurma çabaları, ileriye dönük barış açısından ne kadar anlamlıysa, kan ve gözyaşıyla beslenen, nefretin, kan davasına dönüşmüş düşmanlığı körükleyerek, oy devşirmeye çalışanların, ne Türk, ne de Kürt halkını düşündüklerine kesinlikle inanmıyorum.
Dinsel, mezhepsel birlikteliği içeren, siyasi yapılanmalara dayalı kutuplaşmaların da, hiçbir inanç grubuna yarar sağlamadığı ortada.
Bunun en acı tablosunu Irak ve Suriye’de, daha doğrusu İslam ülkelerinde görüyoruz.
Bu ilkel kutuplaşmaya dayalı çatışmayı Türkiye’ye taşımaya çalışanların olduğunu da dikkate almamızda yarar var!
“Bir birlikteliği oluşturup, güçlendirmenin en kolay yolu, ortak bir düşman bulmaktır.”
Olaya bu açıdan baktığımızda, farklı etnik, dinsel ya da mezhepsel temele dayalı siyasi yapılanmalar, genelde birbirlerini beslemekteler!
Türkiye uzun yıllar, koalisyon dönemlerinin krizleriyle boğuştu.
Ülkemizin ve ülke insanımızın biraz olsun nefes alabildiği yıllar, siyasi istikrarın sağlandığı dönemlerdir .
Bu dönemlerin sayısının da çok az olduğunu hepimizin bilmesi ve görmesi gerekir!
Koalisyon kültüründen yoksun oluşumuzdan, geleceğe dönük belli kaygılar taşıyorum.
İnşallah yanılırım.