SAĞLIK turizmi; kısaca 'bireylerin hem koruyucu hem tedavi edici hem rehabilite edici hem de sağlığı geliştirici hizmetleri almak amacı ile yaşadıkları ülke dışında bir ülkeye ziyaretleri” olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde milyonlarca...

SAĞLIK

turizmi; kısaca

“bireylerin hem koruyucu hem tedavi edici hem rehabilite edici hem de sağlığı geliştirici hizmetleri almak amacı ile yaşadıkları ülke dışında bir ülkeye ziyaretleri”

olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde milyonlarca insan, daha az maliyetle veya daha kısa bekleme süreleriyle, göz, diş, ortopedik ve diğer cerrahi operasyonlar, özellikle estetik cerrahi alanlarında destek almak, tedavi görmek ve aynı zamanda tarihi ve doğal güzellikleri görmek, tedavi olurken eğlenmek amacıyla sağlık turizmine yönelmektedir.

M.Ö. 900’den itibaren insanlar sağlıklarına kavuşabilmek daha iyi sağlık hizmetleri alabilmek için dünyanın farklı yerlerinde kurulan tıp merkezlerine gitmeye başlamışlardır. Eski Hint, Mısır ve Yunan uygarlıklarında kurulan tıp merkezleri öncelikle soylular ve askerlere hizmet verirken daha sonra hem o bölgedeki yerel halka hem de oradaki hizmetten faydalanabilmek için gelen hastaların tedavisine katkı sağlamıştır. Sağlık turizmi bu anlamda değerlendirildiğinde neredeyse insanlık tarihi kadar eskiye dayanmaktadır.

Sanayileşmenin ve kentleşmenin insan ve toplum sağlığı üzerinde oluşturduğu olumsuzluklar hem işgücü kaybına hem de verimlilik ve üretim kaybına sebep olmaktadır. Globalleşen dünya da ülkeler arasındaki iş birliğinin, seyahat özgürlüklerinin artması, sağlıkla ilgili teknolojik yatırımların artması, ulaşım imkânlarında yaşanan kolaylıklar ve iletişimin yaygınlaşması ile birlikte sağlık hizmetlerinin finansmanında hem bireysel hem de kamusal desteklerin artması sağlık turizmi kavramının öneminin giderek artmasına sebep olmuştur. Son 10 yılda dünyada sağlık turizminin önemi daha da artmıştır. Termal turizm, medikal SPA, yaşlı ve engelli turizminde seyahat edenlerin sayısı ve bu alanda dönen ciro tam olarak bilinmemekle birlikte dünya sağlık turizminin ekonomik olarak yıllık 100 milyar dolarlık bir ciroya ve sağlık için seyahat edenlerin sayısının da yaklaşık 10 milyona ulaştığı tahmin edilmektedir. Sağlık turizmi aynı zamanda ülkedeki turizm faaliyetlerinin 12 aya kadar uzatılmasına böylece istihdam oluşturulmasına katkı sağlayan önemli bir hizmet sektörüdür. Dünyada uluslararası hasta sayısı bakımından ön plana çıkan ülkeler sırasıyla; ABD, Hindistan, Tayland’dır.

Türkiye son 10 yılda bu alanda gelişim göstermekle birlikte henüz hak ettiği yere gelememiştir. Türkiye sağlık alanında ki dışa bağımlılığını 0,20’lerin altına çekmeyi başarmıştır. Ayrıca Türkiye’ye sadece tatil ve eğlence amaçlı gelen turistler kişi başı 650 – 1000 USD harcama yaparken sağlık hizmetlerinde bu rakam 6.000 – 9.000 USD civarındadır. Bu da sağlık turizminin ülkemiz ekonomisi için önemini daha net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Türkiye’de son 10 yılda sağlık alanında yapılan yatırımlar ve sağlıkta dönüşüm programlarının olumlu sonuçlar vermesi durumunda ülkemizin dünya çapında tercih edilen bir sağlık turizmi destinasyonu olmasını sağlayacağı düşünülmektedir. Bütün bu gelişmeler ülkemizdeki birçok sağlık kurumunun dünya çapında bir rekabet gücüne ulaşmasına katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin sağlık turizmi konusundaki rekabet gücünü artırarak lider ülkelerden biri haline gelebilmesi ve bunun sürdürülebilirliği için sadece tıp alanında değil aynı zamanda yaşlı-engelli sağlığı ve termal turizm alanlarında da rekabet gücünü arttıracak çalışmalara imza atması gerekmektedir. Türkiye bulunduğu coğrafya bakımından hem sahip olduğu coğrafi özellikler hem de tarihi ve kültürel zenginlikleri ile ön plana çıkmaya aday bir ülkedir. Afyon, Yalova, Bursa, Denizli, Nevşehir termal sağlık için doğal güzellikleri ile, Antalya, Alanya havası ve doğasıyla ileri yaş turizminde, İzmir ve bölgesi SPA ve Wellness alanlarında, İstanbul ise sahip olduğu tarihi kültürel dokusu ve sahip olduğu modern sağlık tesisleri ile medikal turizm konusunda ön plana çıkabilecek ve bu konuda markalaştırılabilecek şehirlerimizdir.

Termal sağlık turizmi, medikal turizm, yaşlı turizmi ve engelli turizmi kavramlarını barındıran sağlık turizmi, uluslararası sağlık amaçlı hareketlilik potansiyelini kullanarak sağlık kuruluşlarının büyümesine imkân veren bir sektördür. Sağlık bakanlığı verilerine göre JCI (Joint Commission International) akrediteli 48 sağlık kuruluşu bulunmaktadır. Bu kuruluşların sayısı ve hızla artan özel sağlık kurumlarından dolayı sektörde yoğun bir rekabet yaşanmaktadır. Ayrıca yapılan düzenlemelerle hastaların hem özel sağlık kurumlarından ve hem de kamuya ait diğer sağlık kurumlarından hizmet almalarının yolu açılmıştır. Böylesi bir ortamda kurumların rekabetçi üstünlük oluşturabilmesi ve daha da önemlisi bunu devam ettirebilmesi hem yerli hem de yabancı hastaların memnuniyetine odaklanmalarına bağlıdır. Bunun doğal bir sonucu olarak da sağlık hizmeti sunan kurumlar için de verilen hizmetin kalitesi ve hizmeti satın alan hasta memnuniyeti konuları kritik bir öneme sahiptir. Sağlık sektöründe yaşanan bu gelişmeler, hizmet kalitesi, kalitenin ölçülmesi ve müşteri memnuniyeti gibi konuların tartışılmasına zemin hazırlamış ve içinde bulunulan yoğun rekabet ortamında yerini almasını sağlamıştır.

Hizmet kalitesi kısaca tüketicilerin beklentileri ve algıları arasındaki farkla izah edilebilen bir konudur. Sağlık hizmet kalitesi denilince de hizmetin en önemli kullanıcısı olan hastaların hizmetin kalitesini belirlediğini kabul etmemiz gerekir. Elbette ki hastalar geçmişe göre daha bilinçli hale gelmişlerdir. Bunda iletişim teknolojisindeki gelişmeler ve bilgiye ulaşım hızının etkisi çok fazladır. Buna karşın sağlık hizmetinden yararlananlardan sunulan hizmetin teknik kalitesini anlamalarını beklemek doğru olmayacaktır.

Teknik kalite sağlık hizmetinin sunulduğu ülkenin ve onu bu konuda denetleyerek akredite eden kurumların işi olduğunu söyleyebiliriz. Uluslararası akreditasyon; akreditasyon kurallarını koyan ülke ya da kuruluşun standartlarının kalite güvencesi olarak kullanılmasını tanımlamaktadır. Akreditasyon sistemleri hastaneler, klinikler, laboratuvarlar, poliklinikler, acil sağlık hizmetleri ve bağımsız üniteler için yapılabilir. Bir sağlık tesisi içinde talep doğrultusunda sadece belirli bölümleri de akredite edilebilir. Bu konuda en çok bilinen ve en yaygın akreditasyon sistemi Joint Commission International (JCI), modern anlamda en eski tıbbi akreditasyon sistemi “Accreditation Canada” olarak bilinir ve ilk akreditasyon işlemini 1968 yılında Kanadalıların en sık ziyaret ettiği Bermuda’da ki sağlık hizmetlerinin kalitesini vatandaşları için güvence altına almıştır. İngiltere tarafından hem kendi hem de AB vatandaşı hastalar için verilen hizmetlerin kalitesini denetleyen akreditasyon sistemi ise QHA Trent sistemidir. Sistem hem kamu hem de özel sektör için akreditasyon hizmeti vermektedir. Avusturalyalı ve Uzak Doğulu hastaları almış oldukları sağlık hizmetlerini değerlendiren Australian Council on HealthCare Standards (ACHS) ise bu konuda hizmet veren diğer bir kuruluş olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’deki hastanelerimiz bu akreditasyon kuruluşlarından en çok JCI’yı tercih etmektedirler. Hastalar teknik kaliteyi bu kurumlar arasından değerlemesini yapmaktadırlar.

Teknik kalitenin yanında fonksiyonel kalite sağlık hizmetlerinin değerlendirilmesinde hastalar için diğer önemli unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Fonksiyonel kalite hastaların beklentileri ve algıları üzerine kurgulanmalıdır. Sağlık hizmetlerinden hasta beklentilerini oluşturan unsurların başında hizmetin maliyeti gelir. Bu konuda ülkemiz önemli bir avantaja sahiptir. Karaciğer nakli iyi bir Amerikan hastanesinde yaklaşık 300 bin Amerikan dolarına mal olurken aynı hizmet Türkiye’deki JCI akrediteli bir kurumda 80 bin Amerikan dolarına alınabilmektedir. Ayrıca en önemli sorunlardan birisi de sigorta şirketlerinin büyük bir bölümü yurt dışı tedavi hizmetlerini kapsam dışı tutmaktadırlar. Bu durum ülkesi dışında başka bir ülkeden hizmet almak isteyen hastalar için tedavi ve seyahat planlarını olumsuz yönde etkileyecek önemli bir maliyet kalemdir. Bu konuda uluslararası sağlık hizmeti sunucuları ile anlaşma yolları arayan sigorta firmalarıyla ortak çalışmaların yürütülmesi Türkiye’de hizmet veren sağlık kurumları için avantaj oluşturacaktır. Maliyeti oluşturan diğer bir unsurda hiç şüphesiz hizmete ulaşım süresidir. Kanada da bu süre 2,5 ay, İngiltere’de 4,5 aya kadar çıkabilmektedir. Bekleme süresi konusunda Türkiye avantajlı ülkelerden biridir.

Hasta beklentilerini etkileyen diğer unsurlar ise kültürel farklılıklar ve gidilen ülkede yaşanabilecek dil sorunları gelmektedir. Tatil ve eğlence amaçlı turizm konusundaki ülkemizin sahip olduğu kalifiye elemanlar verilecek eğitimlerle sağlık sektöründe de değerlendirilebilir. Böylece hem hasta hem de hasta yakınlarına tercümanlık hizmeti verilebilir. Ayrıca yaşanabilecek sosyokültürel farklılıkların ortadan kaldırılmasında hem hizmetin verileceği kampüste hem de ilde en çok hasta gelen ülkelerden alınacak franchislar sayesinde gelen hastaların ve yakınlarının kendilerini daha rahat hissetmeleri sağlanabilir. Bütün bunlarla birlikte hasta hareketliliği konusundaki en büyük engel vize sorunlarıdır. Her ne kadar sağlık hizmeti sunumu yapılacak ülkeler tıbbi ön kayıt işlemleri ve hastane rezervasyon işlemlerini yapan hastalara ve yakınlarına vize kolaylıkları sunmakla birlikte hale süreci uzatan ve hasta beklentileri ve algılamalarını etkileyen önemli bir unsurdur. Bu konuda Türkiye’nin hasta vizesi başlığı altında yeni bir vize sistemi uygulaması hasta hareketliliği konusunda avantaj elde etmemize katkı sağlayacaktır. Hasta beklentilerini etkileyen en önemli unsurlardan birisi de tedavi hizmeti ardından ülkelerini döndüklerinde yaşayabilecekleri komplikasyonlarla ilgili sorunlardır. Bunun çözümünde özellikle sigorta şirketleri üzerinden sağlık hizmeti satın alımlarda daha az sorun yaşanırken bireysel hizmet satın alımlarında sorunun çözümü uzayabilmekte bu da hastaların sağlık hizmetine yönelik algılarını olumsuz yönde etkilemektedir.

Hasta ve hasta yakınları hizmeti satın alacakları kurumlardaki uzman kadrolar hakkında elde edecekleri bilgiyi de oldukça önemsemektedirler. Bu bilgi hastaların beklentilerinin oluşmasında önemlidir. Bu yüzden sağlık hizmeti veren kuruluşlar özellikle internet sayfalarından hizmet sunumunu sağlayacak personellerinin yetkinlikleri hakkında bilgi vermelidirler. Hekim kadrosunun USMLE, hemşire kadrosunun NCLEX-RN gibi uluslararası kabul edilen sınavlardan geçmiş olması hastalar ve yakınları üzerinde pozitif bir algının oluşmasını sağlayacaktır.