BUGÜN Ramazan'ın ilk günü. Takvimlerimizde bir yaprak daha dönerken, gönül hanemizde bambaşka bir sayfa açılıyor. Bu mübarek ay, sadece açlıkla sınandığımız değil, aynı zamanda ruhumuzun derinliklerine yolculuk ettiğimiz, vicdanımızın sesini daha net duyduğumuz bir zaman dilimi.
Orucun ilk saatlerinde, midemizdeki hafif sancıyla birlikte, kalbimizde de bir sızı hissediyoruz. Normalde önemsemediğimiz, belki de farkında bile olmadığımız küçük nimetlerin kıymetini anlıyoruz. Bir bardak suyun, bir dilim ekmeğin, bir lokma yemeğin ne kadar değerli olduğunu idrak ediyoruz. İşte tam da bu noktada, Ramazan'ın bize fısıldadığı en önemli derslerden biri yankılanıyor: Yardımlaşma ve dayanışma. Açlığın ne demek olduğunu en iyi bilenler, hiç şüphesiz ki dar gelirli kardeşlerimiz. Onlar, her gün bu sınavı verirken, bizler sadece Ramazan'da birkaç saatliğine bu duyguyu tadıyoruz. Peki, bu geçici tecrübe bize ne anlatmalı? Elbette ki, halden anlamayı, empati kurmayı ve elimizden geldiğince paylaşmayı. Varlıklı olanlarımız, bu ayda ihtiyaç sahiplerine el uzatarak, sofralarını bereketlendirebilir, yüzlerini güldürebilir. Unutmayalım ki, paylaştıkça çoğalırız, verdikçe zenginleşiriz. Ramazan, sadece mideyi değil, kalbi de doyurma ayıdır. Bu mübarek ayda, sadece yoksullara değil, birbirimize karşı da daha şefkatli, daha anlayışlı olalım. Kırgınlıkları, dargınlıkları bir kenara bırakalım. Gönül köprüleri kuralım, sevgiyle, saygıyla birbirimize kenetlenelim. Ramazan'ın manevi iklimi, ruhumuzu arındırmak, kalbimizi yumuşatmak için bir fırsat. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirelim. İhtiyaç sahiplerine yardım eli uzatalım, gönülleri hoş tutalım, dualarımızda birbirimize yer verelim.
Unutmayalım ki, Ramazan sadece bir ay değil, bir yaşam biçimidir. Bu ayda kazandığımız güzel hasletleri, yılın diğer aylarına da taşıyalım. Böylece, toplum olarak daha merhametli, daha paylaşımcı, daha dayanışma içinde bir yaşam sürebiliriz. Ramazan'ın ilk gününde, yüreğimizdeki bu güzel duyguların hiç sönmemesi dileğiyle.
Esen kalın...