Tam 50 yıl önce tanıştım onunla. Başı önünde, yavaş adımlarla yürüyen, sakin ama anlaşılır bir ses tonuyla ders anlatan öğretmenimle… İlkokul çocuğu bilgim ve aklımla bile onun farklılığını daha o zamanlarda anlamıştım. Dersi...

Tam 50 yıl önce tanıştım onunla. Başı önünde, yavaş adımlarla yürüyen, sakin ama anlaşılır bir ses tonuyla ders anlatan öğretmenimle… İlkokul çocuğu bilgim ve aklımla bile onun farklılığını daha o zamanlarda anlamıştım. Dersi resmen bir zekâ oyununa çevirmekte, kuru ezberden sakınarak konuları sebep sonuç ilişkisiyle açıklamaktaydı. Tam bana göre bir öğretmendi; elim sürekli havada, anlattıklarını iştahla yutmaktaydım…
Olağandır ki, Köy Enstitüsü mezunu olmanın ona verdiği ayrıcalığı henüz anlayamamaktaydım. Yerkürenin görüp göreceği en büyük eğitim seferberliğinin, en özgün uygulamanın bir ürünü olduğunu çok sonraları kavradım. Birleşmiş Milletlerin, gelişmekte olan ülkelere bir kırsal kalkınma projesi olarak önerdiği Köy Enstitülerinin işliklerinde yetişmiş bir değerli Cumhuriyet aydınıydı, Hasan Eminoğlu…
Aynı kendisi gibi, bize de sorumluluk yükleyerek yetişmemizi sağladı. Daha 9 yaşındayken PTT’ye gönderip telgraf çekmesini öğretti. Sınıf başkanı olarak, arkadaşlarımdan topladığım paranın idaresini bana bıraktı. Tabii sonra hesabını sorarak… Dergiler getirtti İstanbul’dan daha iyi yetişmemiz için. Alanya’nın tarihi yerlerini onunla gezip öğrendik. Doğal güzelliklerini beraberce keşfettik.
45 yıl önce daha dershane kavramı bile yok iken, sivrilen öğrencilerini kolejlere giriş sınavına hazırladı. Okulumuz Hayate’nin karşısındaki evi, dersten arda kalan zamanlarımızda sınıf arkadaşım, oğlu Erdal ile oyun alanımız oldu.
Daha sonraki yıllarda, içlerinde onun da olduğu Cumhuriyet öğretmenlerini, Türkiye’nin sokaklarda en çok kanın döküldüğü 1980 yılı öncesinde görüyordum. Ceplerinde dörde katlanmış Cumhuriyet gazetesiyle İskele boyunca başları önlerinde tur atıp, tartışıyorlardı. Yanından geçerken gözümün içine baksın, ben de ona saygımı sunayım diye çaba harcadığımı anımsıyorum…
Öğretmenim, sevgili arkadaşlarından daha uzun bir ömür sürdüğü için, büyük olasılıkla hiç tahmin edemediği günlere tanık oldu. Yerleşmesi, kök salması için emek verdikleri Cumhuriyet değerlerinin yerle bir edildiği zaman dilimini içi kan ağlayarak yaşadı. Kravatını taktı, ceketini giydi; özellikle ülkenin kurtuluşu olarak gördüğü CHP toplantılarında uzun söylevler verdi. Aslında söyledikleri bir bilge adamın öğütleriydi… Anlaşılmış olsaydı, bugünleri belki daha kolay atlatabileceğimiz sözler…
Özleyeceğim onu; kokusunu, kafa sallayışını, sessizce gülüşünü; elindeki hobi tespihini parmaklarına geçirişini; kolu belinde, önüne bakarak yürüyüşünü… Yetişmemdeki emeğini ise hiç unutmayacağım…