Yunan güçlerinin Anadolu'dan ayrılması ve yepyeni bir Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması, Mustafa Kemal'in Atatürk olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin Devlet Başkanı olarak Türkiye'yi bir anlamda tek adam olarak başkanlık sistemiyle...
Yunan güçlerinin Anadolu’dan ayrılması ve yepyeni bir Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, Mustafa Kemal’in Atatürk olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin Devlet Başkanı olarak Türkiye’yi bir anlamda tek adam olarak başkanlık sistemiyle yönetmesi ve birçok devrime imza atması başlı başına büyük bir kahramanlık ve başarı öyküsü olarak Türk tarihinde yerini almıştır. Türk tarihine değil, Türkiye Cumhuriyeti tarihine baktığımızda Atatürk, kurucu iradenin baş aktörü yani Türkiye Cumhuriyetinin bayrağı ve İstiklal Marşı gibi en önemli simgelerinden birisidir. Türkiye Cumhuriyetinin bu tarihi destanı, Mustafa Kemal’in, 16 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul'dan Samsun'a yola çıkmasıyla başlayıp, Amasya, Sivas ve Erzurum’da devam ettirdiği çalışmalar ve bu çalışmalarla beraber ortaya konan organizasyonların, strateji ve taktiklerin her biri, bambaşka anlamlar taşımakta. Atatürk, ülkeyi ve ülke insanını ilgilendiren bu hayati dönüm noktasında, bütün kararlarını, pragmatik bir yaklaşımla ele almış, her dönemde, yararlanması gereken insanlarla ve de yurt içi ve yurt dışı tüm güçlerle ittifak kurmuş, amacına ulaştıktan sonra da, ileride zarar verebilecek unsurlarla ya ilişkisini kesmiş ya da onları tasfiye etmiştir! İzmir Suikastı girişimine ve İstiklal Mahkemeleri sonuçlarına baktığımızda, kurtuluş savaşının önde gelen isimlerinden bir çoğunun yargılanmaları, kiminin idam edilmesi, kiminin mahkum olması, kiminin de beraat etmiş olsalar bile, itibar kaybına uğratıldıklarını görüyoruz! Osmanlı İmparatorluğu döneminde, özellikle de Fatih Sultan Mehmet’le başlayan, ülkenin geleceği adına nasıl hükümdarların kardeşlerini katletmeleri normal karşılanıyorsa, Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte, eskiye dönük ne varsa tasfiye edilme yoluna gidilmiştir. İkinci Abdülhamit’le birlikte Sultan Reşat ve Vahdettin’e dönük suçlamaların önemli bir bölümü, büyük ölçüde, eski rejimi kötüleme, yeni rejimin toplum tarafından sahiplenilmesi için yapılmıştır. Bunu da anlayışla karşılamalıyız ama aradan 89 yıl geçmesine rağmen, aynı karalamanın abartılarak sürdürülmesi ve tarihi gerçeklerin üzerinin örtülerek, bu ülkenin önde gelen isimlerinden bazılarının hain olarak görülmesi ve gösterilmesinin de yanlış olduğunu kabul etmeliyiz. –DEVAMI YARIN-