Memleket siyaset sahnesi ne tiyatro salonlarına sığar ne de tarih kitaplarının kuru satırlarına. O, bazen bir güldürü, bazen bir drama, en çok da yedi kere gidip sekiz kere gelen liderlerin sahne aldığı, replikleri hafızalara kazınan eşsiz bir gösteridir. Bu köşede, o meşakkatli yolları yürüyerek aşındırmayan, ama sözleriyle iz bırakan büyüklerimize, o naif saygı duygumuzla birlikte bir selam gönderelim. Zira onların sözleri, bazen bir durumu özetler, bazen de "binaenaleyh" dedirtip işin içinden çıkılamaz bir hal alır.
Merhum Demirel'in "Mesele" felsefesi
Süleyman Demirel, nam-ı diğer "Çoban Sülü," siyasi dehasını mizahla harmanlamış bir liderdi. Kendisinin o meşhur, "Meseleleri mesele etmezseniz, ortada mesele kalmaz," sözü, bir felsefe dersi kadar derin, bir fıkra kadar komiktir.
Sanki memleketin bütün dertlerine karşı, elini şöyle bir silkeler ve der ki: "Takmayın kafanıza yahu! Yollar yürümekle aşınmaz, ama dertleri dert etmekle ömür biter."
O'nun bu yaklaşımı, kriz anlarında soğukkanlılığını koruma sanatının en has örneğidir. Hani o meşhur benzin kıtlığı günlerinde, gazeteciler sorar: "Efendim, memlekette benzin yok!" Cevap hazırdır: "Memlekette benzin vardı da biz mi içtik?" İşte budur! Sorunu, sorana geri pas eden bu üslup, siyasetin en çetrefilli anlarını bile bir Demirel klasiğine çevirmiştir.
Bir de üstüne, "Dün dündür, bugün bugündür" deyince, anlarsınız ki, siyasette tutarlılık, çorba içerken kaşığı tutmak kadar değişkendir.
Bu toprakların siyaset sahnesi, unutulmaz repliklerle doludur.
Merhum Turgut Özal, esprili ve halktan kopuk olmayan diliyle hatırlanır.
"Bir koyup üç alacağız" derken ki o ticarî zekâ pırıltısı, hâlâ kulaklarımızdadır.
Merhum Bülent Ecevit'in ise, daha ziyade duruşu ve o sakin tavrı akılda kalır. Ancak, zor bir dönemde, bir gazetecinin sorduğu, "Neden bize Öcalan'ı verdiler anlamadım!" sorusuna verdiği dürüst ve şaşkın cevap, o dönemin karmaşasını özetler gibidir "Bende anlayamadım"
Bütün bu sözler, kuşkusuz, o liderlerin siyaset yaptığı döneme ve kişiliklerine dair ipuçları verir. Onların dili, halkın diliydi. Bazen bir gaf, bazen bir deha ürünü olarak tarihe geçen bu laflar, siyasetin o ağır, resmi havasını bir anda dağıtır, hepimizi tebessüm ettirirdi.
Biz, onların sözlerini anarken, asla saygıda kusur etmeyiz. Zira o koltuklara oturmak, o kararları almak, memleketi o zor günlerden geçirmek kolay işler değildir. Onlar, iyi ya da kötü, bu toprakların kaderine dokunmuş büyüklerimizdir.
Sonuç olarak, Türkiye siyasetinin mizahı, Demirel'in de dediği gibi, "Mizah bir yumruktur, ne zaman kime vuracağı belli olmaz". Ama bu yumruk, genellikle güldürmek için atılmıştır.
O yüzden, geçmişe bakarken neşe duymak, biraz da o kıymetli liderlerin mirasıdır.
Hâlâ dünün güneşiyle bugünkü çamaşır kurutulmaya çalışılıyor olabilir, ama şunu unutmamalı: Demokrasilerde çareler tükenmez!
Peki, size hangi liderin hangi sözü daha çok espri yüklü geliyor, ya da hatırladığınız unutulmaz bir replik var mı?
Esen kalın...