KARADENİZ'İN hırçın dalgaları gibi coşkulu, yamaçları gibi dik duruşlu sesi... Şarkılarıyla içimize işleyen, memleket sevdasını en gür sedasıyla haykıran bir sanatçı… Ani vefatı, tıpkı Karadeniz'de ansızın çıkan bir fırtına gibi, tüm ülkeyi derin bir üzüntüye boğdu. Sevenleri yasta, müzik dünyası bir yıldızını daha kaybetti. Ancak bu acı günlerde, insanlığımızdan utandıran, vicdanları kanatan bir manzara da ortaya çıktı. Bir sanatçının, bir insanın hayata veda etmesinin ardından sevinç çığlıkları atan, "İyi oldu" diyen, hatta daha da ileri giderek merhumun ardından akıl almaz hakaretler savuran bir güruh türedi. Bu nefret söylemi, sadece Volkan Konak'a değil, insanlığa, vicdana ve en temel ahlaki değerlere yapılmış bir saldırıdır. "Ölülerin arkasından kötü konuşmayın, çünkü onlar artık incinmezler. Ama yaşayanların kalpleri hala acıyabilir." Bu kadim öğüt, aslında insan olmanın en temel düsturlarından biridir. Bir can gitmiştir, bir hayat son bulmuştur. Artık tartışmaların, polemiklerin, hatta siyasi görüş ayrılıklarının bile anlamını yitirdiği bir andır bu. Ölenin ardından saygıyla susmak, geride kalanların acısına ortak olmak, insan olmanın gereğidir. Peki, ne oldu da bu kadar acımasızlaştık? Empati duygumuz mu köreldi? Sevgi ve hoşgörü yerini nefrete mi bıraktı? Farklı düşüncelere tahammülümüz neden bu kadar azaldı? Bir insanın ölümü, nasıl olur da birileri için sevinç kaynağı olabilir? Bu soruların cevabı, maalesef ki günümüz toplumunun derin yaralarını gözler önüne seriyor. Kutuplaşma, ötekileştirme, nefret söylemi... Siyasetten sosyal medyaya kadar her alanda giderek artan bu zehirli atmosfer, insanları adeta birer canavara dönüştürüyor. Kendi görüşüne, kendi yaşam tarzına uymayan herkesi düşman ilan eden, onların acısına bile kayıtsız kalan, hatta bundan haz duyan bir anlayış türedi. Bu anlayış, sadece ölenlere değil, yaşayanlara da büyük zarar veriyor. Toplumsal barışı dinamitliyor, insanları birbirinden uzaklaştırıyor, vicdanları karartıyor.
Volkan Konak, sanatıyla, duruşuyla pek çok insanın gönlünde taht kurmuş bir isimdi. Şarkılarında memleket sevgisini, insan sevgisini, doğa sevgisini en samimi haliyle dile getiriyordu. Onun ardından yapılan bu çirkin saldırılar, aslında onun savunduğu değerlere de bir ihanettir.
Unutmayalım ki ölüm, hepimiz için kaçınılmaz bir sondur. Bir gün hepimiz bu dünyadan göçeceğiz. O gün geldiğinde, arkamızdan nasıl anılmak isteriz? Nefretle mi, sevgiyle mi? Hakaretle mi, saygıyla mı?
Kaybettiğimiz sadece Volkan Konak değil, kaybettiğimiz biraz da insanlığımızdır. Gelin, bu acı olaydan bir ders çıkaralım. Empatiyi yeniden hatırlayalım. Sevgi ve hoşgörüyü yeniden yeşertelim. Farklılıklara saygı duymayı öğrenelim. Ölülerin ardından susalım, yaşayanların yaralarına merhem olalım. Aksi takdirde, nefretin karanlığında kaybolmaya mahkûm olacağız. Karadeniz'in hırçın çocuğu suskunluğa büründü, ama vicdanımızın sesi hala yankılanıyor. O sese kulak verelim.
Esen kalın...