Bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü daha geldi çattı. Bugünlerde çeşitli etkinlikler yapılmaya başlandı bile. Sokaklarda gösteri yapan sivil toplum örgütleri bu konuya ilgi çekmenin peşindeler. Ben kendi adıma soruna insan hakları penceresinden...

Bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü daha geldi çattı.Bugünlerde çeşitli etkinlikler yapılmaya başlandı bile.Sokaklarda gösteri yapan sivil toplum örgütleri bu konuya ilgi çekmenin peşindeler.Ben kendi adıma soruna insan hakları penceresinden bakıyorum.Bizim gibi fert başına milli geliri düşük ve sık sık ekonomik kriz yaşanılan ülkelerde en fazla bu kadar olur.Sık sık yaşanan ekonomik krizler insanları yarın ne olacak kaygısına sürüklüyor.Kimse geleceğe umutla bakamaz, bu durumda çalışan için “Acaba patronun durumu nasıl, maaşımı bu ayda düzgün alacak mıyım” düşüncesi…Vicdanlı işverende “Bu ay çalışanlarımın maaşını hangi kaynaktan ödeyeceğim” kaygısı…Bir de durumu iyi olduğu halde ekonomik krizleri kullanıp çalışanlarını zora sokan vicdansızlar var… Nasıl mı?Maaş ve zam bekleyen çalışanlarına” kriz var, para yok” der…“Ama efendim çoluk çocuk aç“ derse alacağı cevap “Beğenmiyorsan çık, senin gibi binlercesi burada çalışmak için kapıda” olur.Niye mi? Çünkü dışarıda işgücü fazlası var. Neden mi? Biz anneler çok çocuk doğurduğumuz için… Ucuz işgücü…Bu ruh hali içinde eve gelen adama çocuklar ve eşi tarafından evde ne kadar eksik varsa sıralanıyor.Birde bu adamın ruh sağlığı yerinde değilse en küçük kinayeli bir söz bile onun cinnet geçirmesi için yeterli oluyor…Sonra kırılarak kapısı açılan evlerden çıkan korkunç tablolar… Kimisi kara toprağa, kimisi hapse gidiyor.Başka bir boyutu ise kahrolası töre cinayetleri…Geçenlerde bir haber vardı. Töre cinayetine kurban giden Gül dünya vardı, biliyorsunuz ailesi hem onu hem de kaçtığı adamı öldürmüşlerdi ve kızın babası ve ağabeyleri hapisteydi.Ne acıdır ki abisi de 24 yaşında kalp krizinden cezaevinde vefat etti. Gencecikti, kahrolası töre onunda başını yedi.Töre peşine düşen aile oğullarını da kaybetti. Baba da halen hapiste bu işin kazananı yok kaybedeni çok…Yani diyeceğim odur ki bu sorunun kökleri çok derinlere sosyal ve toplumsal bir sorun bu.Bu ülkede sosyologlar sosyal çalışmacılar ve sosyal hizmet uzmanları el atmalı bu soruna…Sosyal çalışma alanları sorunlu aileler olmalı, yani testi kırılmadan çaresine bakmalıyız…Hepimize görev düşüyor. Etrafımızdaki evlerde çoluk çocuğuna eziyet eden insanlar varsa bana ne demeyelim, hemen polisi ya da jandarmayı arayalım.İşler daha fazla kötüye gitmeden…Sonra ”keşke polisi arasaydım” düşüncesi vicdanımızı kanatır…Şiddet sarmalından elbirliği ile kurtulmamız dileğiyle…