İnsanoğlu doğduğunda hiçbir şey bilmez. Her tür bilgiyi edinmek, çocukluktan başlayarak ölene kadar devam eder. Edindiğimiz bilgileri, ailemizden, çevremizden ve gördüğümüz eğitimden alırız. Her tür inançlarımız, bizim tercihimizle...

İnsanoğlu doğduğunda hiçbir şey bilmez.Her tür bilgiyi edinmek, çocukluktan başlayarak ölene kadar devam eder.Edindiğimiz bilgileri, ailemizden, çevremizden ve gördüğümüz eğitimden alırız.Her tür inançlarımız, bizim tercihimizle değil, çevremizdekilerin inancı paralelinde oluşur.“İnanç, kelime anlamıyla, bir düşünceye gönülden bağlı bulunmak demektir. Ayrıca inanılan şey, görüş, öğretidir. Yani bir düşünceye, bir kişiye, soyut bir kavrama (örneğin Tanrı) gönülden bağlanma durumudur. Bu bağlılık, bağlanılan şeyin bizzat var olup olmamasına veya ahlaken doğruluğuna yönelik olabilir. Ama her halükârda, özünde "sevgi", "korku" gibi bir duygu bulunmaktadır. Hatta bazen bir tür sevgi-nefret ilişkisi olarak da tanımlanabilir, inanan ile inanç konusu arasındaki ilişkidir. İnanç, şüphelerden sıyrılıp emin olmaktır.”İnandığımız şeylerin doğru olduğunu anlayabilmemiz için, bilgili olmamız, her tür inancı sorgulamamız, farklı inançları da araştırarak hangisinin doğru olduğundan emin olmamız gerekir.Toplum olarak, genellikle bize öğretilenlerle yetiniyor, inandığımız, peşinden gittiğimiz şeyin ne olduğu konusunda kafa bile yormuyor, sadece körü körüne inanmakla ya da inanmış gibi görünmekle yetindiğimizden, bu inanç zamanla, bizde sadece bir alışkanlığa dönüşüyor. İşin çok daha komik yanı ise, bilim temelli somut gerçeklere inanmaktan çok, masallara, hikaye ve efsanelere, dinsel temalara dayalı belli saçmalıklara inanmayı çok daha kolay biçimde benimseyebiliyoruz.İnsanın en az yanılgıyla hayatı anlayabilmesi, gerçekleri kavrayabilmesi için, her öğrendiğini ya da öğretileni sorgulayarak, sürekli okuması, araştırması ve tartışması gerekir.Bakın bazı düşünürler doğru bir bilgiye ulaşabilme adına neler söylemişler:"Bilginlerin aydınlatmadığı toplumları, şarlatanlar aydınlatır."- Marquis de Condorcet-“İnsanı hayvandan ayıran akıldır. İnsan, akıldan uzaklaştığı zaman, hayvan ortaya çıkar.” –Epictetos-- Akıl: duyularımızla algıladığımız şeyler hakkında sadece kesin olmayan kavrayışlara varabiliriz. Ancak aklımızla kavradığımız şeyler hakkında kesin bir bilgiye ulaşabiliriz. Akıl yalnızca evrensel ve mutlak olan ilişkilerden söz eder.

- Akıllı olmak da bir şey değil; önemli olan o aklı yerinde kullanmaktır. –Descortes-

“Alışkanlık, anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir. –Amos Parrish-

“Bir düşünceye takılıp kalma. Gerçeği bir düşünce aydınlatamaz.”“İnsanları inandıkları şeyden alıkoymak, bir şeye inandırmaktan daha zordur. Zira kökleşmiş inançları söküp çıkartmak için uzun mücadeleye ihtiyaç vardır. Eski inançlar yerlerini yenilerine terk etseler bile, kökleriyle sökülmemişlerse en ufak bir zemin bulunca hortlarlar.”“Sürü içgüdüsünü yenmiş, kendi kendinin efendisi olabilen bireylerden oluşan bir toplum daima başarılı olur.”