NEW York'ta bindiğim taksinin, başında geleneksel Sikh sarığı olan Hint asıllı şoförüne nereli olduğunu sorduğumda, 'New Yorkluyum!” demişti… Aynı şekilde, bir soğuk Stockholm akşamındaki, başına bir tüy taksan Kızılderili...

NEW

York’ta bindiğim taksinin, başında geleneksel Sikh sarığı olan Hint asıllı şoförüne nereli olduğunu sorduğumda, “New Yorkluyum!” demişti… Aynı şekilde, bir soğuk Stockholm akşamındaki, başına bir tüy taksan Kızılderili kabile reisi olabilecek görünümündeki taksi şoförünün de Stockholmlu olduğunu söylemesini çok garipsemiştim.
Sonradan başka örneklerle zenginleşen gözlemlerimde, bu insanların yurt belledikleri yabancı diyarların değerleriyle yoğrulduklarını fark ettim. Kendisini oralı hissetme duygusu ne denli insanın içinde olsa da, o bölgenin yerel yöneticilerinin hemşerilerine aidiyet duygusu kazandırmada büyük payları olması gerektiğini düşündüm.
Yöneticiler şehir insanını karar alma süreçlerine katmış olmalıydılar. Şehre ilişkin projeler şehir yaşayanının direkt onayından geçmiş, hizmet sunumları eşit oranda dağıtılmış olmalıydı ki, işin içinde var olduklarını duyumsayıp o yüzden şehirlerini sahipleniyorlardı.
Adı geçen şehirlerden ders alınmalıydı… Şehirdeki hiçbir aktivite bir gurup ile sınırlayıcı olmamalıydı. Ya da farklılıkların bir gelenek, inanış, dünya görüşü olarak ortaya konulacağı aktivitelerin, şehrin diğer bileşenlerince saygı ve hoşgörüyle karşılanması geleneği yerleştirilmiş olmalıydı.
Şehri oluşturan farklılıklar bir zenginlik, övgü nedeni olarak her ortamda, hatta bir turistik tanıtım öğesi olarak sunulmalıydı. Ve bir çatı, örneğin şehrin futbol takımının taraftarlık örgütünün içinde vücut bulabilmeliydi. En önemlisi ise, şehrin yerel basınının her türlü önyargıdan arındırılmış olarak bu anlamda yönlendirici olabilmesiydi.
Türkiye zor günlerden geçiyor. Siyasetin en tepelerinde bölünme ve iç savaş kelimelerinin dillendirilmeye başlandığı bir zaman dilimindeyiz. Ülkenin en temel sorununun bir hukuk devleti olmaktan çıkmaya başlaması olarak nitelendirildiği günlerdeyiz. Yargı güvencesinin olmamasının büyük tedirginlik yarattığı zor zamanlar...
Eğer insan haklarından başlayan evrensel hukuk değerlerinin halkımızda karşılık bulamayacağına inanılıyorsa, en basitinden, hemşerilik bağları üzerinden inşa edilebilecek bir hukuktan işe başlanabilir. Bir şehrin manevi, kültürel, tarihsel, coğrafik değerlerinin oluşturduğu hemşerilik bilinciyle birleşebilen, kendi arasında bir iç hukuk yaratan insanların, üst aşamadaki uzlaşılarda masaya daha rahat oturacaklarına şüphe yoktur.
O yüzden, yerel yönetimler bir siyasi örgütlenme merkezleri olmaktan ziyade, toplumun her kesimini kapsayan hizmetleriyle öne çıkan kurumlar olmalıdır. Ne yöre insanını karşılarına alacak rövanşist eylemlerde bulunmalı, ne de farklı görüşte olduğuna inandıklarını dışlayıcı, düşman belleyici sözler sarf etmelidir.
Bütünlüğü tartışılmaz kutsal vatan toprağının bir parçası olan yerleşimlerde, harcı iyi karılmış çimentoları kırmak kolay olmayacaktır. İyi çimentonun da, geldiği yörenin, inancının gereği olan kültürünü yaşatan ama yeni yerleşimine uyum sağlayan halk; doğduğu toprakların sorunlarını dert edinen yerliler ve onları hemşerilik çatısı altında buluşturması gereken yerel yönetimlerin kararlığından geçtiğine inanıyorum…