İnsanoğlu bencil. Bencilliği bir yana, tatmin olmak bilmeyen bir obur. Tabii ki belli bir genelleme içine girerek herkesin bencilliğinin ve doyumsuzluğunun tavan yaptığını iddia etmek pek doğru olmasa da, büyük bir çoğunluğun, bencil ve doyumsuz,...
İnsanoğlu bencil. Bencilliği bir yana, tatmin olmak bilmeyen bir obur. Tabii ki belli bir genelleme içine girerek herkesin bencilliğinin ve doyumsuzluğunun tavan yaptığını iddia etmek pek doğru olmasa da, büyük bir çoğunluğun, bencil ve doyumsuz, hatta acımasız olduğunu söyleyebiliriz. Bireysel ve toplumsal tüm ilişkilerimiz, karşılıklı çıkar üzerine inşa edilmekte. Çıkarlar örtüştüğünde dost, çeliştiği ya da çatıştığında ise düşman oluyoruz. Baba oğlunu, oğul babayı öldürebiliyor. Miras yüzünden kardeşler arasındaki kavgaları bir düşünün! Suriye ile geçmişte düşmandık, dünlerde can ciğer olduk ama bugün yine düşmanız! Azerbaycan konusunda, “İki devlet, tek millet” diye övünüp dururken, Ermenistan’la biraz yaklaşmaya başladığımızda, Azerbaycan petrol kozunu oynayarak, bizi tehdit etmeye başladı. Toplumlar arasında kardeşlikten söz ederken, yöneticiler yüzünden ortaya çıkan çelişkilerin o kadar önemli olmadığından dem vurulur. Peki, toplumları kim yönetip, yönlendiriyor? Tabii ki yöneticiler. İki ülkenin yöneticileri birbirleriyle çatışırken, toplumlar birbiriyle kucaklaşmaya devam mı ediyor? Bir süre önce gazetemizin internet sayfasında Azerbaycan Milletvekili İmamverdi İsmayılov’un “Ve bir yürek” başlıklı, çok duygusal uzunca bir köşe yazısını okuyunca, iki toplumun, özellikle de Azerbaycan’ın bir entelektüelinin böylesine içten sevgisinin ne kadar güzel olduğunu düşünmekten kendimi alamadım. Ama bir gerçeğin altını da çizmekte yarar var. İlişkiler duygularla değil, somut gerçeklere göre şekilleniyor. Hem birey, hem de toplumlar, duygularıyla hareket ederlerse kaybetmekte, akıllarıyla gerçekçi davranırlarsa kazanmaktalar. Osmanlı, yüzyıllarca ayakta kalabilmek için, payitahtı koruma adına, kardeşin kardeşi öldürmesini doğal karşılarken, Atatürk de, Kurtuluş Savaşında birlikte hareket ettiği, en önde gelen kahramanları bile hiç gözünü kırpmadan tasfiye edebilmiştir. Bu konuyu bir düşünürün yaklaşımıyla noktalarsak sanırım çok daha sağlıklı bir yargıya varabiliriz! “Duyularımızla algıladığımız şeyler hakkında sadece kesin olmayan kavrayışlara varabiliriz. Ancak aklımızla, kavradığımız şeyler hakkında kesin bir bilgiye ulaşabiliriz. Akıl yalnızca evrensel ve mutlak olan ilişkilerden söz eder.” Tabii ki akıllı olmak da yeterli olmayabilir, önemli olan aklı doğru kullanabilmekte. İnsan-insan ilişkilerinin hepsinde yani, aile bağı, sevgi ve aşk dediğimiz şeylerle birlikte, uluslararası ilişkilerin tümünün temelinde maddi ya da manevi bir bağın belirleyici olduğunu görürüz. Rusya’nın önderliğindeki Bağımsız Devletler Topluluğu şeklindeki birliktelikte bakın hangi ülkeler var: Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Beyaz Rusya, Kırgızistan, Moldova, Özbekistan, Tacikistan, Ermenistan. Ne demek istediğimi herhalde anlamışsınızdır!