HER zaman
HER
zaman "biz parlamenter bir parti değiliz. Anayasal yetkileri elimize geçirdiğimiz zaman devleti doğru olduğunu düşündüğümüz kalıbın içine sokmalıyız" demiştir.
Hitler ilk önce otoritesini, yükseldiği merdivenleri yıkarak dokunulmaz hale getirdi.
Gülünç ama kişisel diktatörlüğünün yaratılması teknik olarak anayasanın çerçevesinde oldu.
Her şey 28 Şubat 1933 tarihinde anayasanın 48. maddesi çerçevesinde sivil özgürlüklerin askıya alındığı kararname ile başladı.
Yoluna anayasayı, yine anayasanın kendine tanıdığı yetkiler çerçevesinde ihlal etmekle devam etti.
Mevcut anayasa, bir maddesinin değiştirilmesini ancak 3'te 2 çoğunlukla mümkün kılmaktaydı.
Hitler'de bu çoğunluk yoktu ama o yolunu buldu.
28 Şubat kararnamesini kullanarak 83 komünist milletvekilinin milletvekilliğini düşürdü.
Böylece elinde 441'e 94 oyluk bir çoğunluk kaldı. Bu sayede mevcut anayasanın "kanunları Meclis yapar" hükmünü işlevsiz hale getirerek kendi istediği kanunları tek başına çıkarma yetkisini/imkanını sağladı.
İş burada da bitmedi, yeni parti kurulmasını önlediği gibi mevcutlarını da ortadan kaldırılarak tüm muhalefeti susturdu.
Ardından da yasamanın yürütme üzerindeki denetimini kaldırdı.
Yönetmeliklerle anayasa işlevsiz hale getirildi.
Kısaca, artık Almanya'daki tüm kurumlar Nazi kontrolüne geçti.
Basın ile eğitim ilk hedef oldu.
İlki ile kitlesel destek temeli genişletildi, eğitim yoluyla da öndere fanatik bağlılığın sorgusuz sualsiz itaatin gelecek kuşaklara aşılanması mümkün hale getirildi.
Asıl hedef, 1933'te Münih'teki bir toplantıda apaçık ortaya konuldu.
"Şu an itibariyle bir şeylerin doğru olup olmadığı değil Nasyonel Sosyalist Devrim'in ruhuna uygun olup olmadığına bakılacak. Bizim için parlamento kendi içinde bir son değil, sonuç için bir araçtır. Anayasa mücadele alanını belirler. Mücadelenin amacını değil" diyen Hitler, şiddete dayalı yöntemleriyle bir yandan öndere duyulan körü körüne bağlılığın yaratılmasını sağlarken, diğer yandan da siyaseti kişiselleştirerek hem bir kıyamet peygamberi hem de ulusal bir kahraman olarak görüldü.
Başta hükümet ve partiler olmak üzere tüm kurumların hak ve hukuklarını, yetki ve görevlerinin hukuk tarafından çizilmesinin yerini "Führer-Önder"in buyurduğu emir ve ilkeler aldı.
Bu süreç, Nisan 1945'te Rus topçusu Berlin'i döverken, Hitler takipçilerine tüm ulusları zehirleyen Yahudiliğe karşı direnmelerini söylüyordu.
Ancak tren durdu, bin yıllık imparatorluk ise bir hafta sonra tarihe gömüldü.
Yukarıda kısaca özetlediklerim sanki 70 yıl önce değil, halen yaşadığımız bir süreç gibi.