Richard Bach'ın karakteri martı Jonathan, Antalya Havalimanı'ndan yıllar önce havalanmıştı diğerleriyle birlikte. V şeklini alarak uçtular yıllarca Berlin'e, Brüksel'e, Budapeşte'ye, Amsterdam'a... Gökyüzünde...

Richard Bach'ın karakteri martı Jonathan, Antalya Havalimanı'ndan yıllar önce havalanmıştı diğerleriyle birlikte. V şeklini alarak uçtular yıllarca Berlin'e, Brüksel'e, Budapeşte'ye, Amsterdam'a... Gökyüzünde yol aldılar yıllarca sorgulamadan. Gittiler-geldiler defalarca. Muhakeme etmeden, nereye, neden uçuyoruz demeden... Ama martı Jonathan biliyordu artık aynı yerlere uçulmaması gerektiğini. Sürüden ayrılması gerekti. Veda etti dostlarına onların tepkilerine rağmen. Yeni yerleri keşfe çıktı tabuları ardında bırakarak. Ve geçtiğimiz günlerde kondu Gazipaşa'ya...***Geçtiğimiz günlerde Corendon firmasının Boeing 737-800 tipi 189 koltuk kapasiteli uçağı yıllar süren bürokrasi macerasını geride bırakarak Gazipaşa Havalimanı'na indi. Yıllarca iddia edilen dağ-bayır engelleri bir anda kayboldu. Başarı, birileri tarafından sahiplenildi. Sanki, yıllarca Gazipaşa Havalimanı'nın büyük gövdeli uçaklara açılamayacağını iddia edenler onlar değildiler. Olması gerekenler olunca birden hak-söz sahibi kesildiler. Ayıplar daha fazla gizlenemeyince başarının mimarları gibi çıktılar ortaya. Başarı sahibi olmayan kişiler birden dev aynasında gibi büyüdüler... Sanki yenilgiyi yaşayan onlar değil, galiptiler...Oysa öyle gizli kahramanlar vardı ki yıllarca, gerçeğin geride kaldığı gibi olmadığını, birkaç gün önce olduğu gibi olması gerektiğinin altını çizdiler. Korkusuzca yazdılar, yeri geldi davalık oldular ama bıkmadılar, usanmadan gerçeği yazdılar ve söylediler. Hatta 189 yolcu kapasiteli uçağın inişini havalimanından izlemek için gelenleri küçücük bir pencereden havada izlediler. Bir havacılık geleneği olan ıslatma merasiminde uçağın içerisinde beklerken, şaşkındılar ve asıl mücadelenin daha yeni başladığını hissettiler. Yıllarca süren mücadele sonunda itfaiyenin hortumundan fırlayan tazyikli su ile uçağın ağladığını bile düşündüler. İniş anında kopan alkış furyasının yankılarının kaybolmasını dahi istemediler…Bir şaşkınlık, bir duygu karmaşası aldı başını gitti. Bir yanda mağlup galipler, diğer yanda da gizli kahramanlar sinir bozucu bir mütevazılıkla olan biteni duyurmak için oradan oraya koşturdular. Eğer o gizli kahramanlar yıllar süren mücadeleyi vermemiş olsaydı, mağlup olan taraf bürokrasisine devam edecek ve herkes 'Gazipaşa Havalimanına 737-800'ler inemez' demeye devam edecekti.NOT: Bu yazı, gizli kahramanları olmayan bir ülkede havalimanlarının 2032 yılında açılmasını bekleyen toplumlara itafen yazılmıştır.