Sıkıcı bir cumartesi günü ve ben izinliyim. Yıllarca mapus yatmış bir mahkum gibi, özgür kaldığında hayatla baş edemiyormuş edasıyla bir o yana bir bu yana gidiyorum. Alanya'nın rutin bar ve restoranlarına gitmek dışında daha salaş...
Sıkıcı bir cumartesi günü ve ben izinliyim. Yıllarca mapus yatmış bir mahkum gibi, özgür kaldığında hayatla baş edemiyormuş edasıyla bir o yana bir bu yana gidiyorum. Alanya’nın rutin bar ve restoranlarına gitmek dışında daha salaş bir şeyler yapmalıyım... Her yağmurda ağlayan Kızıl Kule'nin yanında dün izlediğim caz konseri beni oldukça etkiledi. Bir yandan piyano çalarken bir yandan 'Domattes bibber patlıcaaan' diye oturduğu yerde dans edebilen Karsu Dönmez'in muhteşem sesi kulaklarımda hala çınlıyor. Bu yüzden, bu sıkıcı günde yapılacak en iyi iş yine caz konseri izlemek olacak diye düşünüyorum.***Cazın başlamasına iki saat kala Tophane’de bulunan bir mekanda 2 şişe bira yuvarlayarak konser için hazır hale geliyorum. Alkolün de etkisiyle rahatlayan ben, şahane deniz ve tarih atmosferinde kurulu olan sahnenin sol kısmında Alanya Belediyesi tarafından serpiştirilmiş olan yer minderlerinden bir tanesine kuruluyorum. Tanıdık bir kaç kişiyle selamlaştıktan sonra konser başlıyor. İzleyiciler arasında bir kadın var. Her 15 dakikada bir kendine 'Sessiz olun' diyebilecek birini buluyor. Seyirciler arasında ayrıca, fazla sayıda yabancı da var. Bir ara sahnedeki Polonyalı piyanist, besteci ve müzikolog Janusz Szprote ile izleyici Polonyalılar arasında selamlaşmaya tanık oluyoruz. Gurbetteki Türk, akrabam sayılır misali onlar da kendi aralarında paslaşıyorlar. Birden inanılmaz bir durum meydana geliyor. Caz namelerine ara verildiği anda 'Angara'nın bağları da, büklüm büklüm yolları' şarkısı Kızıl Kule'yi yerinden oynatıyor. Oh my God, aman Tanrım, aman Allahım derken, bir kültürden diğer kültüre doğru geçiyoruz. Herkes birbirine bakıyor, çok fena arada kalıyoruz. Kolları kaldırıp oynamaya mı başlayacağız, umursamamaya mı çalışacağız diye düşünürken sesin geldiği mehtap turu teknesi bir anda ortadan kayboluyor. Ben de bir oh çekip, ‘yerliler için sorun yok ama yabancılara rezil mi olduk’ diye düşünürken, bir yandan da 'hep biz mi yabancı müzik dinleyeceğiz, biraz da onlar dinlesin' intikamıyla şoktan kendimi çıkarıyorum. Daha doğrusu kendimi kandırdıktan sonra, caz festivalini organize eden Alanya Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürü Nazmi Uyar'ı izliyorum. Sahnedeki sanatçılardan, konseri izlemek için kendine sandalye bulmaya çalışan izleyiciye kadar her şeyle yakından ilgileniyor, buradan tebrik ediyorum. Mehtap turu teknesine de ‘kış kış’ diyecek hali yok ya…***Protokol sandalyeleri ön sıralarda yerini almış. O sırada gözüme bir şey takılıyor. Konserin aynı zamanda sponsoru olan ve sahneyi çok net gören Harbour Restoran'da, gerçek protokol üyelerini görüyorum. Ağır toplar, içki yasağını delerek hem piizleniyor hem de 'protokol dediğin böyle olur' edasıyla konserini izliyor. Sonlara doğru yaklaşırken önümden bir minder uçuyor. 'Konuşmayın demedik mi' diye bir ses. Konser esnasında konuşanlardan rahatsız olan kadın, hedefi 12'den vuruyor. Tiyatrolara da lazım bundan.***'Konser bitti bitecek' derken bitmek bilmiyor. Solistin de dediği gibi bitmeyen bir şarkı çalıyorlar. Bu da işin şov kısmı. Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu'nun, 'bitti' sanmalarıyla şakşaklamaktan avuçları kanayacak neredeyse. Ve sahne, son vuruşu yapıyor. Saksafondaki abi aşka gelip seyircilerin arasına dalıyor. Geçtiği yerlerde 'Meksika dalgası' oluşturur gibi milleti ayaklandırıp bir ton alkış topluyor. Cazcı kardeşler bu işi biliyor.