Toplumun en dinamik, en sorumsuz, en idealist ve bir anlamda da en asalak kesimi gençlik. Gençliği yönlendirmek, bir yöne çekmek oldukça kolay. Ama şunu itiraf etmeliyim ki, bugünkü gençlik, bizim dönemimizdeki gençlikten çok daha akılcı,...

Toplumun en dinamik, en sorumsuz, en idealist ve bir anlamda da en asalak kesimi gençlik.
Gençliği yönlendirmek, bir yöne çekmek oldukça kolay.
Ama şunu itiraf etmeliyim ki, bugünkü gençlik, bizim dönemimizdeki gençlikten çok daha akılcı, çok daha gerçekçi.
Bugünkü gençliğin önemli bir bölümü, öyle kolay kolay birilerince yönlendirilemiyor!
İstisnasız hepimiz, geçmişten bu yana, bir biçimde, birilerince bir çok düşünce biçimlerine, inançlara, siyasi yapılanmalara yönlendirildik.
İnsan gençliğinde bir çok şey öğrenir ama, bu öğrendiği şeylerin ne olduğunu, doğru ve yanlışlığını, ancak belli bir yaşa geldiğinde anlar.
Dünyada değişmeyen tek şeyin değişim olduğu gerçeğinden yola çıkarsak, hepimiz, hem fizik hem de beyin olarak sürekli değişmekteyiz.
Eğer düşünsel anlamda, ömrü boyunca değişmeyen biri varsa, bilin ki o insan, körü körüne dolap beygiri gibi aynı güzergahlarda dolaşıp duran ve hiç düşünmeyen ve sorgulamayan birisidir. Nasıl, kusursuz dost arayan, dost bulamazsa, dört dörtlük bir insan ve de mükemmel bir siyaset adamı bulmak da o kadar kolay değildir.
Böyle birisini bulsak bile, biz ona da bir kulp takarız!
Herkese her şeyi beğendirmek imkansız olduğu gibi, biz millet olarak ya birini göklere çıkarıp tapınmaya kalkıyoruz, ya da yerin dibine batırıyoruz.
Bizde orta yol yok.
Her şeye, ya siyah ya da beyaz diye bakıyor, gri diye bir renk hiç gündemimize gelmiyor.
Ümmetçi bir gelenekten geldiğimizi söylesek, pek yanlış yapmış olmayız!
Bu gelenekten geldiğimizden mi, yoksa belli bir bencillikle, bir gücün peşine takılıp o güçten nemalanmak için midir nedir, biz bir yapıya postumuzu atıp o yapı içinde kendimizi ifade etmeye çalışıyor ve o yapı uğruna körü körüne savaşma saçmalığı içine girebiliyoruz.
Tabii ki bu yapılara şu ya da bu biçimde girip, idealistçe ve de çok iyi niyetle ülkesine ve ülke insanına yararlı olmak için mücadele eden insanlarımızın özellikle de gençlerimizin olduğunu da söyleyerek onların da haklarını yememek gerekir.
Genç beyinlerini şu ya da bu biçimde koşullandıran, belli davalara inandıran art niyetli insanlar da, tabii ki var.
Gençlerin, beyinleri yıkanıp, yanlış çizgilere taşınabiliyor.
Bir insanın canlı bomba olmasını, hiç tanımadığı insanları öldürebilmek için, vücuduna sarılmış bombayı patlatabilmesinin nasıl bir duygu hali olduğunu düşünebiliyor musunuz?
Bu duygu bu insana nasıl aşılanıyor?
Bilen, anlayan var mı?
Vallahi ben anlayamadığım gibi, bu yaştan sonra da anlayabileceğimi sanmıyorum.
İşin en ilginç yanı ise, aynı etnik yapıdan ve de aynı dinden insanların farklı mezheplerden ya da farklı ideolojilerden olmaları nedeniyle birbirlerini öldürebilmeleri akıl alacak şey mi?
1980 öncesi bizde de aynı etnik kökenden gelme insanlar Ülkücü ve Devrimci olarak birbirlerini öldürme saçmalığı içine girdikleri gibi, Müslüman olarak Alevilik ve Sünnilik ayrımcılığı üzerinden de insanlar birbirlerini öldürdüler.
Otuz yıldır da, PKK terör örgütü üzerinden Türk-Kürt çatışması için ellerinden geleni yapanlar var.
Allah'tan Alanya’mızda her tür kutuplaşmaları kaşımaya çalışanlar olsa da, toplumun önemli bir kesimi bu tür çirkinliklerden özellikle uzak duruyor.