1994 ün mayısından ağustosuna gelindiğinde Abdülkerimler ocağından benim hayatıma şekil veren ustalardan biri daha, Kemal Doğan da aramızdan ayrıldı. Bir kalp krizi sonucu hastaneye kaldırılan usta ancak birkaç gün bu krize karşı koyabildi...
1994 ün mayısından ağustosuna gelindiğinde Abdülkerimler ocağından benim hayatıma şekil veren ustalardan biri daha, Kemal Doğan da aramızdan ayrıldı. Bir kalp krizi sonucu hastaneye kaldırılan usta ancak birkaç gün bu krize karşı koyabildi ve 13 Ağustosta aramızdan ayrıldı.
Ogün yattığı hastanede ziyaret etmiştim. Elimden tutup Baba kimseye söz dinletemedim. Ben hastanede yatmak istemiyorum. Ne olursun beni burada bırakma. Bunu senden rica ediyorum demişti. Sözlerine dayanamadım, kontrol eden doktor arkadaşa hastanın isteğini söyleyince haliylen doktor bunu siz nasıl söyleyebilirsiniz. Siz bir eczacısınız diye beni cevaplayınca çaresiz boyun eğmiştim.
O günün akşamı bir dostun düğünündeydim. Acı haberi orada alınca keşke hastaneden çıkarsaydım demekten kendimi alamadım. Sevginin, saygının, dürüstlüğün, beyefendiliğin en yoğun toplandığı bir kişilik olan Kemal Doğan’a cennette buluşmak dileğiyle diyorum.
Yaz geçip av sezonu açılınca oğlum Mehmet, yeğenim Kerim ve kadim dostum Ahmet Uğurlu’nun yoğun ısrarlarına dayanamayıp Antalya Düzlerçamı avlığına bir daha avlanmaya girdik. Avlak ilk ava açıldığı yıllardaki uluslar arası birinci sınıf bir avlak olma özelliğini kaybetmişti. Bilimsel verilere dayandırmıyorum ama benim kaba gözlemlerimle bunun sebebi şunlar olabilirdi.
Devamlı oğnaç hayvanlar vurularak neslin bozulması bu sebeplerden biriydi.
Oğnaç: görkemli, bakımlı, sıhhatli.
Çünkü doğa kendi içinde yok etmeyi en zayıftan başlayarak yapar. İnansa sahip olduğu akıl ve kendine hizmet eden buluşları sayesinde doğanın yaptığının tam tersini yapar. Avlakta yıllar yılı bir bitki kesilmesi yapılmamış, sıkı kontrol edildiği için yangında geçirmemişti. Buda bitki örtüsünün gençleşmemesi demekti. Bitkilerin gençleşmemeside hayvanların yeteri kadar beslenmesine mani oluyordu. Buna birde etçil hayvanlardan karakulak ve vaşağın avlakta aşırı çoğalması eklenince kaçınılmaz sonuç ortaya çıkıyordu. Avlak içindeki özel mülkiyetleri, balık çiftliklerini zaten daha evel anlatmıştım.
Yıllar sonra 2011 yılının nisan ayında Antalya’nın Kemer ilçesinde ormancıların paneline avcılığın dünü ve bugünü konulu bir konferans vermem için davet edilmiştim. Çok değişik bulunup ilgi gören konuşmamdan sonra yetkililerle sohbet ederken Antalya Düzlerçamı’ndaki alageyiklerden bir kısmının Aydın iline nakledileceğini duymak beni çok mutlu etmişti. Çalışmaya Almanya’dan iki doğa bilimci gönüllü katılıyordu. Çünkü bu bölgedeki alageyik türü dünyadaki bütün alageyiklerin atasıydı ve dünyanın en nadide alageyik türüydü.