Öyle olunca ben de zaafımın sanrısına kapılıp durumu değerlendirmek istedim. İlk iş benim öncülüğümde Hüsnü Barcın, Bülent Bulut, Hasan Hacıince'nin iştirakiyle Efe Tüfekçilik adında bir şirket kurduk. İşimiz gereği dünyada...
Öyle olunca ben de zaafımın sanrısına kapılıp durumu değerlendirmek istedim. İlk iş benim öncülüğümde Hüsnü Barcın, Bülent Bulut, Hasan Hacıince’nin iştirakiyle Efe Tüfekçilik adında bir şirket kurduk. İşimiz gereği dünyada isim yapmış bilimum yivsiz av tüfeklerinin bayiliğini aldık. İskele caddesine tüfeklerin teşhiri ve satışı için Mustafa Yaylalı’nın sorumluluğunda bir mağaza açtık. İşimiz gereği bir sürü silah fuarını dolaştık. Geçmişimde bu gibi şeylerin yokluğunda çok çektiğimden midir bilmem, av malzemelerine sahip olmanın tatminini hiç yaşayamadım. Av fuarlarında çok güçlü küçücük cep fenerlerini, çeşitli bıçakları, av torbalarını, uyku tulumlarını, küçücük çadırları buldukça aldım. Nasıl almasaydım ki, ben ava başladığımda sapanla, tek dolma tüfekle başlamıştım. Kaliteli bir av torbasına, bir fişekliğe sahip olabilmem için askere gitmem gerekiyor olduğunu görmüştüm. Bu fuarlarda en çok ilgi çeken stand Ali Ustay tarafından Doğa taksiderminin standıydı. Mimar Ali Ustay iyi bir avcıydı. Gelir düzeyi de çok iyi olduğundan vurduğu her hayvanı tahnit ettirmek gibi bir zaafı vardı. Bu konuda yurt dışına gerek Fransızlara, gerek İtalyanlara bir sürü para veriyordu. Oda Türkiye’deki değişim çerçevesinde sanırsam Fransa’dan bir ekip getirtip Doğa Taksidermi diye bir enstitü kurdu. Bu enstitünün işi avcılar tarafından kendilerine getirilen hayvanları tahnit etmekti. Ali Ustay daha sonraları boğazda birde av müzesi kurdu. İlk zamanlar enstitünün işleri çok iyi gidiyordu. Tahnit edilen hayvanlara müşterinin istediği şekiller veriliyor, kristal gözlerinde montajıyla hayvan canlı gibi ayağa kaldırılıyordu. Bende av müzemi oluşturan iki tekeyle bir kurdu bu enstitüde tahnit ettirmiştim. Gönderdiğiniz posta istediğiniz şekli verip ayağınıza kadar teslim ediyorlardı. Verilen hizmeti biraz pahalı bulanlar vardı ama her şeyin bir bedeli olmalıydı. Ülkemizde meraklıları için bulunmaz bir nimetti fakat yaban hayatını korumanın işi sıkı tutmasıyla yalnız belgeli vurulan avları tahnit etmek enstitü için rantabıl olmadı ve enstitü kapandı. En son Metin Atalay enstitünün son kalan çalışanı Hazal hanıma bir teke tahnit ettirmişti. Şimdilerde ondanda bir ses çıkmadığına göre oda işi herhalde bıraktı. O yıllarda iş başındaki hükümet ani bir kararla yivli av tüfeklerinin ve mermilerinin, tabancaların ve mermilerinin bir devlet kuruluşu olan MKE tarafından ithal edilip satılacağını duyurunca bizim kurduğumuz şirketin bir anlamı kalmamıştı. Yivsiz av tüfeği ve malzeme satmak bizin şirket için rantabl olmazdı. İster istemez şirketi kapatıp faaliyetini durdurduk. Bende her vatandaş gibi yivli silahlarımı ve mermilerini MKE’den aldım. Benim vatanım henüz bu pazarın hizmetine girmemişken grup halinde Yunanistan’a gitmiştik. Alanya’dan Yunanistan’a giden Alayalılar bizi misafir ettiler. Konumuz olmadığı için onlardan bahsetmek istemiyorum ama onlar kendilerini Alanyalı değil Alayalı olarak tanıtırlar ve Torosların evlatları olmalarıyla hep gurur duyarlar.
DEVAM EDECEK