İNSANIN yazası gelmiyor. Her gün şehit veriyoruz. Medyada, en küçük olumlu bir haber bile yok. İyimserliğe hasret kaldık. Karamsarlık iliklerimize kadar işledi. Gaflet, delalet hatta hıyanet içinde olanlar var. Ülke yönetiminde bir zaaf olduğu...

İNSANIN

yazası gelmiyor.
Her gün şehit veriyoruz.
Medyada, en küçük olumlu bir haber bile yok.
İyimserliğe hasret kaldık.
Karamsarlık iliklerimize kadar işledi.
Gaflet, delalet hatta hıyanet içinde olanlar var.
Ülke yönetiminde bir zaaf olduğu ortada.
Zaaf, salt yönetenlerin gafleti mi?
Yoksa, toplumsal olarak, topyekun, belli bir aymazlığın içinde mi bocalayıp duruyoruz?
Mevcut yöneticilerle, yönetme iddiasında olanların önemli bir bölümü gaflet, kimileri de terör örgütünün bir parçası olarak ihanet içinde.
Şarkla garp arasında bir yerlerde, bir oraya, bir buraya gidip gelmekle meşgulüz!
Kimimiz, batının değerlerini benimseme yerine, özenmekle yetinip, Bizans’ın entrikalarına yelken açarken, kimimiz de, şarkın ilkel kurnazlığı ve Arap kültürüyle yoğrulmuş dogmaların fanatizmine balıklama dalmış durumda.
Bireysel bencillik ve her konuda tatmin olmak bilmeyen oburluk, giderek tavan yaparken, ortak akıl ve kolektif bilincin gerçekçiliği yerine, hangi çizgide olursa olsun, bir cemaatin parçası olarak, belli bir mensubiyet duygusu içinde, maddi ve manevi doyumsuzluğun tatminine çalışılıyor.
Cemaatleşme geleneksel hale gelmiş, en soldan en sağa kadar uzanan bir çizgide, cemaat yapılanması modasıyla karşı karşıyayız.
Herkes bir kaleye yerleşmiş durumda.
Her alanda ve her konuda bir kutuplaşma, bu kutuplaşmaya dayalı çatışma söz konusu.
Farklı düşünsel arayışlara dayalı, bilgeliğe yönelme yerine, körü körüne tek bir düşüncenin papağanı haline gelmiş beyinlerin curcunası içinde, bilgi kirliliğinde yüzüp duruyoruz.
Dünyadaki gelişmeye paralel olarak, ileri teknolojiye dayalı ürünlerden olabildiğince yararlanırken, toplumun bir kesimi, evrensel değerlerle yoğrulup, entelektüel bir birikimle sarmaş dolaş olurken, diğer bir kesimse, en gerici, en çağ ve akıldışı bir yobazlığın batağında yol almaya çalışmakla meşgul.
Bu anlamda, ülke ve ülke insanı olarak, farklı kulvarlarda, farklı amaçlarla, farklı hedeflere doğru koşuşturmakla ve de çatışmakla meşgulüz.
Özetle, toplumsal duyarlılıktan ve sorumluluktan uzak bir biçimde, bir kutbun içinde yer alsak da, ne toplumu, ne de içinde yer aldığımız cemaati düşünmekten çok, kendimizi düşünmenin bencilliğinin uyanıklığı içindeyiz!
Tabii ki, bu konuda da bir genelleme yapmak pek doğru olmaz.
Ama istisnaların kaideyi bozmayacağı da bir gerçek!