SONgünlerde, toplu ölümlü felaketler üst üste gelmeye başladı. Soma'da 301 ölü. Konya Ermenek'te 18 can toprak altından çıkarılmaya çalışılırken, Isparta'da meydana gelen minibüs kazasında 17 canı kaybediyoruz. Ülkenin...
SON
günlerde, toplu ölümlü felaketler üst üste gelmeye başladı.Soma’da 301 ölü.Konya Ermenek’te 18 can toprak altından çıkarılmaya çalışılırken, Isparta’da meydana gelen minibüs kazasında 17 canı kaybediyoruz.Ülkenin dört bucağında her gün gündeme gelen üç beş kişilik ölümlü trafik kazalarında kaybettiklerimiz ise cabası.Bunlar, kaza deyip geçtiğimiz, sıradan olarak gördüğümüz olaylar.Her gün gündeme gelen cinayetleri ise hesaba katmıyoruz.Anarşi ve terör ise, günlük yaşamımızın bir parçası, neredeyse vazgeçilmezlerimizden.Ülke genelinde, ortalığı yakıp yıkmaları için hazır bekletilen özel eylem timleri var.Ortadoğu yangın yeri.Sınır komşularımız Irak ve Suriye kan gölüne dönmüş durumda.Suriye’deki savaşın içine çekilmek isteniyoruz.Toplum olarak, tüm bu olumsuzluklar içinde, ayakta kalma becerisini göstermemizin bir mucize olmasa da, büyük bir başarı olduğunu söylememizde yarar var.İnsanoğlu, yaşamı boyunca iki tür ilişki içinde bulunur.Birincisi İnsan-Doğa.İkincisi ise İnsan-İnsan ilişkisi.İnsan, doğanın olumsuzluklarını ortadan kaldıracak bir mücadelede çok ciddi mesafeler aldı.Deprem, sel gibi doğal afetlere karşı her tür önlemi almak günümüzde mümkün hale geldi.Deprem ve seller yüzünden gündeme gelen ölümlerin sorumlusu büyük ölçüde insanlarımızın ihmali, dikkatsizliği ve de günümüz teknolojilerine ve imkanlarına sahip olamamaktan kaynaklandığını söyleyebiliriz.Trafik kazaları ve diğer benzeri ölümlü olaylar ise, tamamen insan unsuruna dayanıyor.İnsan, doğa ile olan ilişkilerinde zirve yaparken, insanla olan ilişkilerinde ise giderek çok daha acımasızlaşarak insanlıktan çıkma noktasına gelmek üzere.İnsanoğlunun bu çirkin yönünün İslam toplumlarında ve de Ortadoğu’da tavan yapması düşündürücü!İşin bir başka üzücü yanı ise, bunca felaketle karşı karşıya kalmaktan kaynaklanan toplumsal şizofrenik duruma rağmen, medyanın her olayı reyting sevdasına dayalı olarak dramatize edecek bir yayın politikası izlemesi ise bir başka sorumsuzluk ve vurdumduymazlık olarak değerlendirilebilir.