DEĞERLİ okurlar. Halk arasında sloganlaşan '7'den 77'ye
DEĞERLİ
okurlar.
Halk arasında sloganlaşan “7’den 77’ye"nin ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü?
Vallahi ben 77’yi sollama noktasına gelince düşünmeye başladım.
Bu sloganla, 7 yaşına kadar olan biteni anlamadığımız ve hatırlamadığımızdan söz edilmeye çalışılırken, 77 yaşından sonra da aynı sorunla sarmaş dolaş olduğumuz vurgulanıyor.
Ama ben gene, 77’yi tam anlamıyla sonlandırmadığım için, geçmişte olan bitenleri hatırlamaya ve bugünkü durumu da anlayabildiğim kadarıyla anlatmaya çalışacağım!
Evrendeki tüm canlı ve cansız varlıkları, bugünün imkanlarıyla gözlemleyip inceleyebildiğimiz kadarıyla, evrenin ne denli hassas bir mükemmeliyette olduğunu anlamak için bilge olmaya gerek yok.
Bu kadar mükemmel bir yapılanmanın varlığı karşısında, bu yapıyı bir yaradanın olduğunu da kabul etmek gerekir.
Yani.
Evrendeki yaratılmış tüm canlı ve cansız varlıklardan ulaşabildiklerimizi incelediğimizde akıllara durgunluk verecek bir sürü detayla yüz yüze geliyoruz.
En yakınımızdaki insan anatomisini, televizyon kanallarındaki belgesellerdeki hayvanların yaşamını ve evrendeki gezegenlerin özelliklerini irdelediğimizde şaşırmamak mümkün mü?
İşte.
Bilim sayesinde yaratılmış evrensel fenomenlerin gizemlerini çözdükçe, yaradılışın dolayısıyla da Yaradan’ın ne kadar ulaşılmaz olduğunu hemen anlıyorsunuz.
Bilimin böylesine derinleşip zenginleştiği bir dünyada, hurafelere, efsanelere, yalan ve dolanlarla dolu uydurmalara inanmanın anlamı olabilir mi?
Yaşlı insanlarımız dinsel argümanlar kullanılarak dolandırılıyor.
Kimi uyanıklarca, paralar ve ziynet eşyası okunursa bereketi artar diyerek, okuyup üfleyerek, garibanların birikimleri deve ediliyor.
Muska ve büyü yapmak, yatırlara çul bağlamak ve mevtadan medet ummak, sporcuların müsabakaya çıkarken dua etmeleri de giderek yaygınlaşmaya başladı.
İşin komik yanı, Yaradan’a yakarma yerine mezarda yatan insanlara yakarmanın mantığını anlamak mümkün mü?
Mümkün.
Yanıtı cehalet.
Ulaşılması ve anlaşılması bu denli zor olan bir Yaradan’a ulaştığını iddia eden sayısız peygamberin ya da peygamberlik iddiasındaki insanların, Yaradan’dan aldıkları direktiflerden ve öğretilerden hatta yaşama biçimimizi bile belirleyen bir sürü kurallardan söz ederek, toplumları ve bireyleri istedikleri gibi şu ya da bu biçimde şekillendirdikleri gerçeğini de, artık hepimizin kabul etmesi gerekir.
Bu konuyla ilgili olarak, sürekli bu köşede yer verdiğim, Napolyon’un şu sözlerini sizlere bir kere daha aktarmakta yarar görüyorum:
"Ben Katolik geçinerek Vendee Savaşı'nı kazandım; Müslüman geçinerek Mısır’a yerleştim; Papacı geçinerek İtalya’da yürekleri kazandım. Bir Yahudi halkını yönetecek olsam, Süleyman tapınağını yeniden kurardım."
- DEVAM EDECEK -