Antalya - İbradı ilçesi, Altınbeşik Mağarası, Arapastı kestane ağacı, Düğmeli Evler’i görmek için, 02.05.2025 günü, Alanya – Konya, eski kervan yolu üzerindeki Akseki’nin tarihi köyü, Belenalan Mahallesi’ne yolumuz düştü. Ev kahvaltısı sonrası köyün “Düğmeli Evler, kervansaray, sarnıç, cami, ilkokul” binasının da tarihi ve mimari büyüleyici derin geçmişine dalmıştık.
Köyün hikayesine kahvaltı evinin odasındaki değerler manzumesinden başlıyoruz. Sn. Mehmet Yücel (21): “Burası bir küçük etnografya müzesidir. Eskiden evin sahibi ayakkabıcıymış. Şu karşıdaki kalın sedir ağacı, 700 yıllık, üzerinde deri ıslatıp tabaklama yaparmış. Karasaban, yaba, değirmen taşı (buğdayı un yapmak için), beşik, senit, lehen (ileen), saç (üzerinde yufka pişirilir), gazan (büyük tencere), çömlek, kirman (ip eğrilir), tüfek, kap-kacak… tarihi hatıralardır.

Köy; Alanya - Konya kervan yolu üzerinde kurulmuş, Antalya – Akseki ilçesi – “Belenalan” mahallesidir. Eskiden develer, atlar, eşeklerle geçerken ticaretle uğraşanlar güvenlik amacıyla burada yerleşmişler. 1900 yıllarına kadar 200 – 250 hanede,1200 – 1250 nüfus yaşıyormuş. Şu anda 5-6 hane, 15-20 kişi var. Bazar kurulurmuş. Akseki, alışveriş yapmaya buraya gelirmiş. 23 dükkân varmış. 1900’lü yıllardan sonra kervan yolları değerini kaybetmeye başlar, 1930-40’lı yıllarda iki tane büyük yangın çıkmış. Bir birine yakın evlerin çatılar ağaç kaplıdır. Yazın güneşte çıra gibidir. Yangın evden eve sıçrar. Köy telef olur. Evlerin çoğu kül olur. Şu an evlerin üstü kiremittir. Evler bakımsız kalır. Görünen durum ortaya çıkar. Ağırdan konteynır kente dönüşüyor…
Ortaasya’dan gelen Türkmenler Hatay’ın Belen ilçesine yerleştirilmiş. Oradan gelince “Belen” ismi verilmiş. Coğrafyada belen yüksek alan, tepe anlamına geldiğinden ismi Belenalan’dır. Ticaretle uğraşılırmış. Az miktardaki tarım arazisinde ‘arpa, buğday, kuru bakliyat vs.’ yetiştirilirmiş. Mera olmadığından hayvancılık yapılamıyor. Su kaynağı yoktur. Sarnıçların çatıları da eskiden ahşaptı, şimdi beton oldu. Yağmur ve kar suyu oluklardan içeri akar. Şu an şebeke suyu var. 15 tane sarnıç kullanılmaktadır, hepsi doludur. Köy, 2013 yılında koruma altına alınmıştır. İzinsiz bir şey yapılamıyor. Alıp satmak çok zor. Hissedarı çok fazla, birbirini tanımazlar. “Taş, ağaç, usta” bulmak çok zor. Şurası iki odalı eski bir handır. Bir odası konaklama, diğeri hayvanları içindir…
“Düğmeli evler” denmesinin sebebi mimarisidir. Şu dışarıya bakan çıkıntıların görüldüğü taş duvar sedir, katranla üstüne yerleştirilen hatıl ile kenetleniyor. İçerdeki ve dışarıdaki hatıl 4-5 Cm’lik ağaç parçayla bağlanıyor. Duvarı buradan, hem de öbür taraftan tutuyor, oynamasını engelliyor. İçi de böyledir. Orijinali böyledir. Bunların içinde insan kalmayınca çatısından çürümeye başlıyor. Yaşlı bir amca; “bir akar, bir binayı yıkar” derdi. Bir damla gerçekten binayı yıkıyor. Damla çatıdan başlıyor. Aka aka duvarları patlatıyor, hatılları patlatıyor, çürütüyor, yıkıyor…
Kırk yıldır kapalı, ilkokulu yaklaşık 120 yıllıktır. En son öğrencisi bayan, şimdi muhtardır. Sarıalan - Bucak köyü çocukları da buraya gelirmiş. Eski camii 450 yıllıktır, kullanılmaktadır. Tavanda akma olmuş onarılmış. Sedir minberi orijinaldir. Duvarlar çok kalındır. Taş duvar içeri ile dışarının yalıtımını ayarlamaktadır. Yazın tam ortasında dışarısı sıcak iken içerisi serindir. Eskiden çamur, toprak, samanla karıştırılıp duvar üstünü sıvarlarmış. “Kara kum, kireç, deve kuşu yumurta akı(beyaz)” derzde kullanılırmış. “Deve kuşu yumurtasının akı(beyazı) yapışkan, kabuğunda da örümcek ağı tutmaz” diye camilere koyarlarmış. Yeni olan cami betondur. 2013 yılından önce yapılmıştır…” bilgisini alınca yolumuz, İbradı, Altınbeşik Mağarası’na doğru uzanmıştır…