8 Mart geldiğinde, ortalık pembe çiçeklerle, içi boş övgülerle ve sahte bir saygı seliyle dolup taşıyor. Sanki yılın geri kalan 364 gününde kadınlar yokmuş gibi, bir günlüğüne hepimiz kraliçe ilan ediyoruz. Peki ya sonra?

Kadınlar Günü'nün ertesi sabahı, o pembe sis dağıldığında, gerçekler yüzümüze tokat gibi çarpıyor. İş yerinde terfi beklerken cam tavanla burun buruna geliyorlar. Sokakta yürürken tedirgin adımlarla etrafı kontrol ediyorlar.

Evde aşçı, bulaşıkçı, temizlikçi…

Ofiste emekçi, tarlada çiftçi kadınlar.

Ama ziyanı yok, bugün 8 Mart ve "Dünya Kadınlar Günü" bir günün kraliçeleri, sonra her şey özüne dönüyor.

Nasılsa kutladık ve görevimizi yaptık.

Anneler Günü’nde, Kadınlar Günü'nde ve Sevgililer Günü’nde herkes sevgi pıtırcığı olur.

Cafcaflı sözlerle, afili kutlama mesajları verilir ama ertesi gün unutulur.

Sanki bir sihirli değnek değmiş ve tüm sorunlar çözülmüş gibi davranılır.

Aşağılamalar küfürler hep kadınlar, analar ve bacılar üzerinedir.

Özellikle kırsal kesimde maalesef kadınların hala temel hak ve özgürlüklerden haberi bile yok.

Kadın ve erkek üzerinden yürütülen cinsiyetçi bakış açımızın değişmesi lazım.

Ülkemizde özellikle son yıllarda artan kadın cinayetleri acı ama gerçek bir sorun olarak karşımızda duruyor.

İşyerlerinde mobbing en çok maruz kalınan sorun olarak orta yerde duruyor.

Medeni ülkelerde kadın ve erkek ayrımı yok denecek kadar az ama biz bu seviyeye maalesef ulaşamadık.

Medeni ülkelerde çiftler evliliği mahkemeye birlikte giderek sonlandırıp birbirlerine mutluluk dileyerek ayrılırken bizde kinle nefretle bazen de cinayetle bitiyor.

Bugün 8 Mart ve Dünya Kadınlar Günü.

Bu ülkenin kadınları hep özgür olsun.

Bu ülkenin kadınları ve erkekleri eşit haklara sahip olsun dileklerimle kutlu olsun.

Esen kalın.