BİZİM çocukluğumuz ve gençliğimizde, okulda her gün tekrarladığımız andımız, bizim için çok şey ifade ediyordu. Bugünkü gençlik için bir şey ifade ettiğini sanmıyorum! 'Türküm, doğruyum, çalışkanım. İlkem, küçüklerimi...

BİZİM

çocukluğumuz ve gençliğimizde, okulda her gün tekrarladığımız andımız, bizim için çok şey ifade ediyordu.

Bugünkü gençlik için bir şey ifade ettiğini sanmıyorum!

“Türküm, doğruyum, çalışkanım. İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi, özümden çok sevmektir. Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir.”

Günümüzde doğru ve çalışkan, küçüklerini koruyan, özellikle de büyüklerini sayan kaç kişi var?

Yurdunu milletini özünden çok severek, bireysel olarak yükselmek, ileri gitmekten çok, toplum olarak yücelmeye katkıda bulunmayı düşünen olup olmadığını cidden merak ediyorum!

Gençlere, bir yanlışlarına dönük en küçük bir eleştiride bulunduğunuzda, sırtarmayı bırakın, size posta bile atabiliyorlar.

Otobüslerde yaşlılar, özellikle de yaşlı kadınlar ayakta dikilirken, gençler koltuklara kurulmuş, ya telefonla mesajlaşıyor, ya camdan dışarı bakıyor, ya da hasta numarası yapıyorlar.

Eskiden, okulda öğretmenlerimiz, evde ailelerimiz bizleri sürekli uyarır, büyüklere yer vermemizi, saygıda kusur etmememizi tembihlerdi.

Komşularımız bizi kendi çocukları gibi çarşıya, bakkala gönderirdi.

Onların işlerini seve seve yapar, bununla da mutlu olurduk.

Şimdi öyle mi ya?

Okullarda öğretmenlere saygı sonsuzdu.

Okulun en sert ve bizi döven öğretmenlerini bile sever sayardık.

Velilerimizin, “Eti sizin kemiği benim” sözü boşuna değildi.

Şimdi öğrenci öğretmeni dövmeye kalktığı gibi, öğrencinin kulağını çeken öğretmene, veliler saldırabiliyor.

Şimdi kimi velilerimiz, bu yaklaşımınıza tepki göstererek, öğretmen öğrenciyi dövemez diyecekler.

Tabii ki bu tür düşünenlere de saygı duyuyorum.

Demek ki, günümüzdeki çağdaşlık anlayışı bu!

Ne yazık ki biz, hala çağdaşlaşamamış, çağdışı kalmış dinozorlardanız!