DEĞERLİ okurlar. Her toplumda olduğu gibi, bizim toplumumuzda da, aklını derin dondurucuya koymuş, başka akıllara kendini teslim etmiş beyinler var. Bu teslimiyetin nasıl bir bağımlılık yarattığını terör örgütlerinde yer alan kimi militanların...
DEĞERLİ
okurlar.
Her toplumda olduğu gibi, bizim toplumumuzda da, aklını derin dondurucuya koymuş, başka akıllara kendini teslim etmiş beyinler var.
Bu teslimiyetin nasıl bir bağımlılık yarattığını terör örgütlerinde yer alan kimi militanların canlarını ortaya koyarak canlı bomba olmalarını düşündüğümüzde, bu yapıların ne denli acımasız olduğunu görüyoruz.
Bu darbede yer alan etkili ve yetkili çok önemli görevlerde yer almış beyinlerin nasıl bir ihanet ve vahşet içinde olduğunu gördüğümüzde, bir imamın peşine takılıp, ülkeye ihanet eden üst düzey eğitim almış insanların bulunması akıllara durgunluk veriyor.
Kimin ne olduğunu tam olarak bilmeden, her tür, dinsel, mezhepsel, etnik, ideolojik ve de parti anlamında kimi yapılanmalara, sosyalleşme, kendini ifade etme, bir dayanışmaya, şu ya da bu nedenlere dayalı bu birlikteliğin bir mensubu olma duygusuyla, bir anlamda, kendini güçlü hissetmeye çalışan insanlarımız, zamanla kendi özgür iradesini askıya alıp robotlaşarak, bu yapılara ve liderlere, belli bir teslimiyet içine girerek, her olay ve gelişmeyi kendi özgür iradeleriyle değerlendirme yerine, bu yapının direktifleri ve çağrıları doğrultusunda, sorgusuz sualsiz hareket edebiliyorlar.
Napolyon’un şu sözlerini bir kere daha sizlere aktarmakta yarar görüyorum:
"Ben Katolik geçinerek Vendee Savaşını kazandım; Müslüman geçinerek Mısır’a yerleştim; Papacı geçinerek İtalya’da yürekleri kazandım. Bir Yahudi halkını yönetecek olsam, Süleyman tapınağını yeniden kurardım."
Tabii ki bütün yapıları aynı kefeye koymamız mümkün değil.
Önemli olan, bu tür yapılara tamamıyla teslim olmamak, kendi aklımızı da sürekli diri tutup kullanmamız gerekir.
Bulunduğu yapıyı sorgulamayan, her olayı ve gelişmeyi, kendi özgür iradesiyle farklı açılardan değerlendirme gereği bile hissetmeden, başkalarının empoze ettiği değerlendirmeleri papağan gibi ezberleyip tekrarlamak kadar saçma ne olabilir.
Bu, salt bir çizgi için değil, soldan sağa her tür çizgideki yapılanmalar için geçerlidir.
“Bir kitap, bir söz dizisi, bir düşünürün kendi düşüncesini yansıtır. Okumaktaki amaç, farklı düşünceleri kavrayıp, kendimize özgü bir düşünceye sahip olmaktır.”
Ülkemiz ve ülke insanımız, çok kritik bir süreçten geçiyor.
Çok şükür siyasilerimiz, bu kritik süreçte, belli bir sağduyu ve sorumluluk içinde 15 Temmuz öncesinin çirkin ve devlet adamlığı ciddiyetinden uzak üslubunu bırakmışlar gibi gözüküyor.
Ağızlarından bal akıyor.
Bu üslubu hep birlikte desteklemeliyiz.
Atalarımız "Bir musibet bin nasihatten iyidir" demişler.
Şimdiye dek binlerce nasihatler ve uyarılar dikkate alınmamış ama bugün bu musibet bir bütünleşmeyi sağladı.
İnşallah bu anlayış bundan böyle de devam eder.
Çok daha önemlisi, televizyon kanallarında hala aydın görüntüsü içinde mevcut iktidara ya da belli çevrelere mesaj vermeye, kendilerini kanıtlama çabasında olanlar, 15 Temmuz öncesine benzer bir üslupla siyasi kutuplaşmayı körükleyecek konuşmalar yapan beyinsizlerin bu çirkin çıkışlarına da gereken tepkiyi göstermeliyiz.
Kuzu postuna bürünmüş canavarların dezenformasyonlarına, provokasyonlarına belli güçlere dönük anlamsız hamasi çıkışlarına da dikkat etmeliyiz.
Geçmişte olduğu gibi bugün de, kişisel olarak, sevmediği, husumet duyduğu insanlara iftirada bulunan, suçlayan ve ihbar edenlerin de olabileceğini bilmemizde yarar var.
1960 darbesi dahil bütün darbeleri çok yakından bilen ve yaşayan birisi olarak, bu rezillikleri de gören ve bilen birisi olarak bu uyarıyı yaptığımın bilinmesinde yarar var.
Toplum olarak nasıl Ergenekon ve Balyoz davaları gibi davalarla ilgili olarak önyargılı davranmamamızı ve toptancı bir yaklaşımla, ne kimseyi suçlu ne de suçsuz olarak görmememiz gerektiğini, yargılamanın sonucunu beklememizi söyledimse, bugün de aynı şeyleri söylüyorum.
Kesinlikle kurunun yanında yaş da yanmamalıdır.
Umarım her şey mükemmel gelişir ve toplum olarak bu beladan da yüzümüzün akıyla çıkarız.