GAZETE binamızdan içeriye her adım attığımda, duvarlarda asılı duran o solgun manşetler adeta zaman tünelinde bir yolculuğa çıkarıyor beni. Yıllar öncesine ait, sararmış bir başlık var ki, geçmişle bugünü, hatta yıllar sonrasının Alanya’sını tek bir haberde birleştiriyor: “ALANYA’DA TRAFİK ÇİLESİ”
O tarihten bugüne, şehrimizin nüfusu kat be kat arttı. Elbette bu artış sadece nüfusla sınırlı kalmadı; trafik çilesi de katlandı, katmerlendi.
Geçtiğimiz pazar günü, Tropikal Meyve Festivali’nin de etkisiyle İskele bölgesi adeta bir otoparka dönüştü, trafik tıkandı. Sabırla bekleyenler de vardı, koronayla trafiği açacağını düşünenler de. Ancak bu durumu sadece festivale bağlamak, gerçeğe haksızlık olur.
Asıl mesele şu: Özellikle sabah ve akşam saatlerinde Alanya’nın hemen her caddesinde zaten sürekli bir trafik “Festivali” var. Ve bu durum sadece araç trafiğiyle sınırlı değil. Trafik ışıklarının olmadığı yaya geçitlerinde manzara daha da "renkli."
Aralıklarla durup yayaya yol veren centilmenler olsa da, geri kalanında neredeyse her yaya geçidinde bir nevi ‘duran adam eylemi’ne şahit olmaya alıştık desem yeridir. Şahsen, yaya kaldırımının kenarında yol beklerken kendimi adeta bir "saygı duruşunda" gibi hissettiğimi fark ettim. Oysa o saygı duruşunu yaya kaldırımında durarak göstermesi gerekenler sürücüler değil mi? Olsun...
Gelelim can alıcı sorumuza: Alanya’da trafik çilesi nasıl oluştu ve nasıl çözülür?
Bu çilenin oluşmasında başrol oyuncusu, kontrolsüz ve plansız büyümedir.
Turizm cazibesi ve göçle birlikte nüfus hızla arttı. Ancak ana arterlerimiz ve kavşaklarımız, 40.50 yıl önceki nüfusa göre tasarlanmış dar kalıplarda kaldı. Hızla artan araç sahipliği bu dar damarları tıkadı.
Özel araç kullanımını caydıracak, hızlı, konforlu ve yaygın bir toplu taşıma ağı bir türlü kurulamadı. Herkesin tek başına aracıyla yola çıkması, kaçınılmaz bir tıkanıklık yarattı.
Özellikle sahil ve çarşı bölgelerindeki otopark yetersizliği, sürücüleri yolları işgal etmeye itti. Park için duran bir araç, arkasından gelen onlarca aracı durduruyor.
Bu sorunun çözümü, artık kozmetik dokunuşlarla değil, radikal ve cesur kararlarla mümkündür.
Alanya, araç odaklı değil, insan odaklı bir şehir olmalıdır.
Alternatif çevre yolu projeleri hızla hayata geçirilmelidir.
Trafik kurallarının uygulanmasında sıfır tolerans benimsenmelidir. Korna terörü, yaya geçidi ihlali ve ikinci sıra parklanmaya kesinlikle izin verilmemelidir.
Sürücünün "saygı duruşunu" direksiyonda değil, yayaya yol vererek göstermesi zorunlu hale gelmelidir.
Eğer yıllar sonra bir gazeteci, bugünkü binamızın duvarına bakıp yine aynı manşeti görüyorsa, bu, bizim neslin geleceğe karşı en büyük ihmali olacaktır. Manşeti değiştirmek, sadece yolları değil, zihniyeti de değiştirmekle başlar.