GÜZEL ülkemin her hangi bir şehrindesin, radyoyu açtın ve "Begonvil boy vermiştir şimdi. Yasemen basmıştır Bodrum'u" şarkısı kulağına geldi.
Uyandırdığı ilk his Bodrum'u özlemek olur.
Bir şarkı ya da türkü bir şehri hatta bir köyü tanıtmaya yeterde artar bile.
Alanya'da begonvilin âlâsı var ama şarkısı yok.
"Çıkalım kaleye bir akşamüstü.
Sen Sivas'ı seyret yâr ben de seni."
Alanya’mızda kale var ama türküsü yok.
"Hüseynik'ten çıktım şeher yoluna" tertemiz yollarımız var Alanya'da, hatta yayla yolları bile asfalt ama bir yol şarkımız yok.
"İpek bürük bürünmüş
Yâr, yâr, yâr yandım
Niksar'ın fidanları"
İpek böcekçiliğimiz güzel ama ipek gibi bir şarkımız yok.
"Yareme tuz diye yakamoz bastım
Tek şahidim aydı, aman, aman
Bir elimde defne, bir elimde sevdan
Kalbim Ege'de kaldı"
Yakamoz var, denizimiz tuzlu ama kalbini Alanya'da bırakıp bunu notalara dökenimiz yok.
Demem o ki, Alanya Belediyesi yıllardır festivaller yapıyor.
Bu gelenek yeni dönemde de devam edecek.
Etsin de ama bir şartla, festivale gelecek sanatçı bir Alanya şarkısı ile gelsin.
Sanatçılar, milyonları alıp giderken geride ölmez eserler bıraksın. Zeki Müren nasıl Bodrum’la özdeşleşmişse, Alanya’nın da hemşerilik duygusuyla bağlı ünlü sanatçıları olsun.
“Dediğim gibi beni Datça’ya gömün.
Şu deniz gören mezarlığın orda,
gömü sanıp deşerlerse karışmam ama!” demişti Can Yücel. Şimdi ölüm tarihi olan her 12 Ağustos İstanbul Datça’ya akıyor.

Alanya’da sanatın ve sanatçının popülerliğinden payını almalı. Ve bence festival kadar bu önerim de gelenekselleşsin.
Bir festival bir şarkı, sonra festivaller ve şarkılar.
Sanatla evlerine ve ruhuna girdiğin her bireyin Alanya'yı özlemesi ve yeniden gelmesi kaçınılmaz olur.

Esenlikler dilerim.