ŞÖYLE gözlerimizi kapatıp biraz hayal kuralım… Bölgemizde film platoları kurulmuş. Üniversitelerimizde tam teşekküllü bir hatta iki konservatuvar, harıl harıl genç sanatçılar yetiştiriyor, 'Görsel Tasarım” ve 'İletişim”...
ŞÖYLE
gözlerimizi kapatıp biraz hayal kuralım…
Bölgemizde film platoları kurulmuş.
Üniversitelerimizde tam teşekküllü bir hatta iki konservatuvar, harıl harıl genç sanatçılar yetiştiriyor, “Görsel Tasarım” ve “İletişim” fakülteleri açılmış,“Film Platolarımızda” diziler, filmler, TV programları çekiliyor. Post-prodüksiyon işleri, iletişim fakültemizin teknik imkanları ile bölgemizde gerçekleşiyor.
Üniversite, öğrenciler, Alanya, kısaca herkes bu potansiyelden doğrudan ya da dolaylı olarak kazanç elde ediyor.
Kentimizin gözbebeği Belediye Tiyatromuz dışında, Devlet Opera ve Balesi kurulmuş, her hafta senfoni orkestramız konserler veriyor.
Opera ve balemiz, yaz aylarında açık hava tiyatromuzda turistlere yönelik gösteriler gerçekleştiriyor…
Şüphesiz ki Alanya, turizmde sınıf atlar ve doğru bir strateji ile adım adım bunların hepsini gerçekleştirmek bence mümkün…
Alanya’da bu kapasite ve güç var, sadece birbirinden ayrı duran parçaları, doğru bir kalibrasyonla, uyum içinde, bu hedeflere yönelik çalışır hale getirmek gerekiyor.
Film endüstrisinden pay alabilmek için öncelikle, yerli-yabancı yapımcıların ve sanatçıların, buradaki güzellikleri ve imkânları görmesini ve Alanya’mızla gönül bağı kurmasını sağlamamız gerekiyor.
Turizm fuarları dışında, uluslararası medya fuarlarına katılarak, yerli ve yabancı, TV kanallarına ve yapımcılara yönelik bir tanıtım yapmak, Alanya’mızdaki güzellikleri ve imkânları anlatmamız gerek.
Alanya’mızda konaklama sorunu yok, ulaşım sorunu yok, yeme içme konusunda alternatifler sayısız, doğal güzellikler ve tarih derseniz, hepsi mevcut.
Yapılması gereken hâlihazırda zaten var olan bu değerleri, “Film Endüstrisi” ile birleştirecek planlamayı yapmak ve ortaya çıkan çalışmaları desteklemek.
Gerisini, zaten güzellikleri ile 72 milletten insanı büyüleyen Alanya şüphesiz ki yapacaktır.
Sonrasında deniz, güneş, kum üçlüsüne ek olarak, bölgemizde Film Turizmi de şüphesiz başlayacaktır.
Bir önceki yazımda, bölgemizde çekilecek olan “Diriliş Ertuğrul” dizisinin potansiyelinden kısaca bahsetmiştim.
Bu yazımda biraz da Film Turizmi konusunu açmak istiyorum.
Film turizmi, kısaca Turistlerin bir yeri televizyon, video veya sinema ekranlarında görmelerinden kaynaklanan ziyaret biçimi şeklinde tanımlanıyor.
(Konuyla ilgili daha derin bilgi edinmek isteyenler
Simon Hudson
,
J. R. Brent Ritchie
’nin yazdığı “Promoting Destinations via Film Tourism: An Empirical Identification of Supporting Marketing Initiatives” adındaki 2006 yılında yayınlanan araştırmayı okuyabilirler)
Film endüstrisinden doğan bu turizm türü, en temelde film/dizi izleyicilerinin çekimlerin yapıldığı mekânları görmek istemesi şeklinde ifade ediliyor.
Film gezginleri, genel ve özel amaçlı olmak üzere iki gruba ayrılıyor.
Birinci guruptakiler, hangi yapım olduğu fark etmeksizin, genel bir merakla film/dizi setlerini ve çekildiği yerleri görmeye gidenler.
İkinci gruptakiler ise özel amaçlı film turistleri, doğrudan belli bir filme/diziye olan ilgileri nedeniyle, turizm hareketi yaratan kitleler.
Sayıları milyonlarla ifade edilen bu insanlar, merak ettikleri bu yerlere ulaşmak için uzun yollar kat ediyor ve büyük paralar harcıyorlar.
Kısaca, “Film Turizmi” , “Film Endüstrisinin” ekonomik sonuçlarının, önemli bir boyutunu oluşturuyor.
Konuyu daha somut örneklerle anlatmak gerekirse, Turizm Bakanlığı verilerine göre 2011- 2015 döneminde, Türk dizilerinin ihracatının yapıldığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden ülkemize gelen turist sayısında yüzde 30'luk bir artış sağlanmış.
Yurtdışında ise örnekler şu şekilde;
- Cesur Yürek filminden sonra, İskoçya’da Wallace heykelini ziyaret edenler yüzde 300 artmış.
- Dallas dizisinden sonra Southfolk Çiftliğini, her yıl 500 bin kişi ziyaret etmeye başlamış.
- Harry Potter’ın çekildiği bütün lokasyonlarda ziyaretçi sayısı yüzde 50 artmış
- Troy filminden sonra Çanakkale’de ziyaretçi sayısı yüzde 73 oranında artmış.
- Miami Vice dizisinin Almanya’da yayınlanmasından sonra Alman turistlerin sayısında yüzde 150’lik bir artış olmuş.
- Çok uzağa gitmeye gerek yok, Asmalı Konak’ın çekildiği ev, şu anda hala bir müze ve insanlar girmek için para ödüyorlar.
Kısaca film endüstrisi gittiği her yerde potansiyeli arttırıyor.
Uluslararası istatistiklere göre herhangi bir yapım için harcanan 1 dolar, bölgeye 3 dolar olarak geri dönüyor.
Ülkemizde, Film Endüstrisinde taşlar, şu sıralarda ciddi anlamda yer değiştiriyor.
İstanbul sektörün kalbi, fakat artık doygunluk noktasına ulaşmış durumda, Antalya Holywood standardında bir film platosu kurmayı planlıyor, Adana eski Sümerbank binasını platoya çevirmek için çalışmalar yapıyor, herkes bu endüstriden pay almak için bir hareket içinde.
Durum böyleyken, aklımdan ve gönlümden bunlar geçiyor…
Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın.