ÖNCE sokaklarda ve caddelerde gülen insan yüzleri azaldı.
Hâlihazırda "Karı gibi gülme be" diyerek hem kadınları hem gülmeyi ayıp sayan bir toplumun, sayısı az da olsa mutlulukla gülen yüzlerini yok ettik.

Ardından şehirlerin sokaklarına ve caddelerine şiddet sarmalı hâkim oldu.
Mutsuz toplum oluşumuna katkı sunan ne varsa yaptık. Şimdilerde kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri, trafikte bir saniye geç hareket edenlere sıkılan kurşunlar ve mutsuz oldukça fakirleşen, fakirleştikçe içine kapanıp artık hemen her kurumdan umudunu kesen bir toplum olduk.
Ağır aksak demokrasimizi tamir etmek yerine olanı da elden çıkardık.
Lider seviciliği hemen her partiye hâkim oldu.
Koltuklarını korumak adına her lider alt kadrosunu budadı.
Usta, çırak geleneğimizde bile yeni nesli geleceğe hazırlamak varken onlar alternatifsiz bıraktılar.

Demokrasi 'Lideri sevme' özgürlüğünden ibaret bir duruma gelince, uluslararası ligde hep geriye düştük.
"Ben varsam" diye cümleler kuran ve kendi diliyle kendini kutsamayı öğütleyenler ve dayatanlar hatta bunu demokratik yollarla yapanlar bu günün mimarlarıdır.
Her yeni güne bir felaket haberiyle uyanıyoruz.
Ve hep 'Acaba daha neler olacak' diye başka bir kötü beklentiye yatıyoruz.
Zenginimiz mutsuz, fakirimiz umutsuz.

Kültürel gelişimini tamamlayamamış toplumları bu resme alıştırmak kolaydır.

Kolay oldu.
Bir birey, bireysel mutluluğu keşfedememişse hep başkalarının mutsuzluğundan beslenir.
Kendini geliştiren bireyler, kendileri gibi düşünenlerle mutlu olur.
Başkalarının yaşam tarzlarına karışmaz.
Başkalarının zenginliği, fakirliği üzerinden beslenmez.
Onu besleyen kendi bilgi birikimidir.
Konuşan, eleştiren ve hakkını arayan toplumlar ileri gider.
Aksi olduğunda biat edip önüne konana razı olur.
İnsan, tabiatı gereği en çabuk en kötüye alışır.
Kötü olmak için çaba gerekmez, emek gerekmez.
1986 yılında ' Türkiye Denizciler Sendikası' tarafından yayınlanan bir kitaptı.
Emre Kongar yazmıştı.
'Demokrasi İşçinin Ekmeğidir"
Şimdilerde daha iyi anlıyorum o sözün manasını.
Soframızda azalanların, yoksunluğunu çektiğimiz şeylerin sebebi finans fakirliğimiz değildir. Demokrasi fakirliğidir.
Gerçek demokrasinin hâkim olduğu bir tek fakir ülke göremezsiniz.
Demokrasi, eşitliği, adaleti, eşit paylaşımı sağlayan ve yolsuzluğu önleyen sihirli bir sistemdir.
Demokrasi, seçilenin, seçenin emrinde olduğu muhteşem bir sistemdir.
Bunu tesis etmenin yolu ise çok basittir.
Seçtiklerimize, oy verdiklerimize, mensubu olduğumuz siyasi düşünceye eleştiri yapmaktan korkmayacağız.
Bu güne kadar yanlışlara ve hatalara alkış vurarak geldik.
Onun için ayçiçeğini ağlatıp, gözyaşı damlasını simgeleyen küpe çiçeğini soldurduk.
Güçlüye karşı duyulan cesaret esareti önler...
Esen kalın.