ATATÜRK, 90–100 yıl öncesinin zor koşullarının bir ürünüydü, o görevini harfiyen yerine getirdi. Onun yüceltilmeye, sahip çıkılmaya ihtiyacı yok. O adını tarihe altın harflerle yazdırdı. Tabii ki belli yanlışları, belli yanlış...
ATATÜRK
, 90–100 yıl öncesinin zor koşullarının bir ürünüydü, o görevini harfiyen yerine getirdi. Onun yüceltilmeye, sahip çıkılmaya ihtiyacı yok. O adını tarihe altın harflerle yazdırdı. Tabii ki belli yanlışları, belli yanlış icraatları olmuştur ama o bir ülkeyi kurtardı, bir devlet kurdu ve bu toplumu çağdaş bir çizgiye taşıma becerisini gösterdi. Kimilerinin Atatürk’ü savunma adına "O olmasaydı anan belli olurdu ama baban belli olmazdı" diyerek Türk insanına hakaret edilmesini kabul etmemiz mümkün değil. Ne olacağını anlamanın en kolay yolu Kuva-yi Milliye hareketinin Atatürk Samsun'a çıkmadan çok önce başladığını ve bu hareketin içinde ne kahramanların olduğunu ve yine bu hareketin Atatürk’e nasıl destek verdiğini de iyi incelemekte yarar var.
Kuva-yi Milliye hareketini bir alıntıyla siz değerli okurlarıma aktarmakta yarar görüyorum:
"Kuvâ-yi Milliye, Anadolu'nun Yunan, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Ermeni birliklerince işgal edildiği ve Mondros Mütarekesi ile ağır koşulların dayatıldığı dönemde çeşitli yörelerde Osmanlı ordusunun silahlarının alınıp dağıtıldığı günlerde doğan bir milli direniş örgütüne verilen isimdir. Kuva-yi Milliye, Kurtuluş Savaşı'nın ilk savunma kuruluşudur.
Kuva-yı Milliye mevcudu, 1919 yılı sonuna kadar, Batı Anadolu’da 6.500-7.500 arasında değişmiştir. 1920 yılı ortalarında ise, bu mevcudun yaklaşık 15.000 kişiye ulaştığını tahmin edilmektedir. İlk Kuva-yi Milliye kıvılcımı (ilk silahlı direniş) Güney Cephesi'nde Dörtyol'da 19 Aralık 1918’de Fransızlara karşı başlamıştır. Bunun en önemli nedeni, Fransızların işgallerine Ermenileri ortak etmeleridir. İkinci etkili silahlı direniş hareketi (örgütlü ilk Kuva-yi Milliye hareketi) İzmir'in İşgali'nden sonra; Kuva-yi Milliye hareketini, milliyetçi ve yurtsever olan bazı subaylar halkı örgütleyerek Ege Bölgesi'nde resmen başlatmışlardır. Batı Anadolu'daki Kuva-yi Milliye birlikleri düzenli ordu kuruluncaya kadar geçen sürede Yunan birliklerine karşı vur kaç taktiği ile savaşmıştır. Güney Cephesinde (Adana, Maraş, Antep ve Urfa) Kurtuluş Savaşı'nı düzenli ve disiplinli Kuva-yi Milliye birlikleri yapmıştır. Ulukışla'da faaliyet gösteren Kuva-yi Milliye de ilk kurulanlardan olup Fransızların Toroslar ardında ulaştığı bu en iç noktadan kısa sürede püskürtülmelerini sağlamışlardır. Çalışmalarını belgeleyen bir karar defteri M. Ali Eren'in çabalarıyla günümüze ulaşmıştır.
Yerel sivil örgütlenmeler, çeteler olarak ortaya çıkan Kuva-yi Milliye, düzenli ordulardan oluşan işgalci güçlere karşı, bugünkü deyimiyle bir gerilla savaşı uygulamıştır. İlk direniş olayları Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Fransızlara karşı görülmüşse de, örgütlü direniş İzmir'in düşmanca ele geçirilmesinden sonra Ege Bölgesi'nde Kuva-yi Milliye olarak başlamış ve bağımsız yerel örgütlenmeler olarak yayılmıştır. Bölgesel kuruluşlar, daha sonra TBMM'nin kurulması ile birleştirilmiş ve I. İnönü Muharebesi sırasında da düzenli orduya dönüşmüştür.
Kuva-yi Milliye'nin amaçlarının başında hiçbir devletin ve ulusun egemenliğini kabul etmeyerek, Türk Milletinin kendi bayrağı altında yaşama hakkını ve bağımsızlığını oluşturmak gelmiştir.