YEREL gazete arşivlerini açsak, daha üç beş ay öncesine dek, FETÖ'nün okullarında düzenlenen irili ufaklı Pensilvanya onaylı plaket verme törenlerinde çekilen fotoğraf karelerine girmek için muhabirlere gülücükler saçanların,
YEREL
gazete arşivlerini açsak, daha üç beş ay öncesine dek, FETÖ'nün okullarında düzenlenen irili ufaklı Pensilvanya onaylı plaket verme törenlerinde çekilen fotoğraf karelerine girmek için muhabirlere gülücükler saçanların, "Aman abim, bizim haber iyi bir yerden giriversin" diye kırk takla atanların, bugün höt korkusu yüzünden yılmaz birer demokrasi havarisi kesilmelerine...
***
FETÖ'nün okullarında düzenlenen voleybol maçlarına iri göbekleri, üzerlerinde eğreti duran ve mümkünse bel kısmı göbek üzerine kadar çıkan eşofmanları ile katılıp FETÖ'cü abileriyle safları sıkı tutan, Perşembe kahvaltılarını kaçırmayan, sonra badem bıyıklı karınca kardeşleri 15 Temmuz gecesi suda boğulunca direkt mayo giyip suya atlayan ve "Biz onlardan değiliz" deyip mağdur edebiyatı yapan bukalemunlara...
***
"Allah bir, Kuran tek, ne alacaksan orada var" diye yüzyıllardır söylenmesine ve dilde tüy kalmayıncaya dek tekrarlanmasına rağmen, 15 Temmuz gibi bir badire atlatılmışken üstelik, halen "Bana dokunmayan cemaat bin yaşasın", "Çok rica ediyorum, diğer cemaatleri FETÖ ile mukayese etmeyin lütfen" diyen, "Benim cemaatim iyidir, çünkü gelecek seçimde oradan oy isteyeceğiz, şirin gözükelim" deyip laikliğe burun kıvırırken, din ile seçim işlerini birbirine macun yapanlara...
***
Seçim zamanlarında 7/24 esnafın arasında dolaşan, semt pazarlarından çıkmayan siyasilerin ve aday adaylarının, seçim olmayan zamanlarda ne esnafı ne pazarcıyı hatırlamıyor olmalarına...
***
Demokrasiye sahip çıkmayı, döner ekmek eşliğinde şehrin meydanında nöbet tutmak olarak değerlendirip 30 Ağustos'a burun kıvıranlara...
***
Buna mukabil, cumhuriyete sahip çıkmayı sadece Fener Alayı'na katılmak zannedip bir gün bile olsa Demokrasi Nöbeti'ne katılmayanlara...
***
Misal, üç yıldızlı bir otele götürsen müdürün komi olarak bile işe almayacağı adamların "bilmem nerenin başkanı" olup beleşten maaş almalarına, başkanı olduğu kurumun maddi imkanlarıyla zırt pırt yurtiçi ve yurtdışı seyahatlerine çıkmalarına, hiçbir sosyal, siyasi ve kültürel altyapıları ve derinlikleri olmadığı halde sırf konuşmuş olmak için şehrin yönetimine dair abuk subuk beyanatlar vermelerine...
***
Hiçbir vasıfları olmadığı halde sırf siyasi büyüklerinin elini eteğini öptükleri için makam mevki sahibi olmuş olanlara...
***
Magazin sayfalarında "tanınmış genç işadamı" yazan saçı jöleli ergen oğlanların, dede veya baba parasıyla edindiği kimlik, otomobil veya yaşam standardı üzerinden caka satıyor olmalarına...
***
Buna mukabil, hem magazin sayfalarında hem de sosyal medyada; dudağını, afedersiniz poposunu, memesini santim santim yayınlayıp sanal mecrayı ve magazin alemini et satılan kasap dükkanlarına çeviren karşı cinsin cinsliklerine...
***
İki lafı bir araya getiremeyen, hatta iki koyun versen güdemeyecek olanların, bazen şans, bazen tesadüf, çoğu zaman da pohpohladığı abilerinin el vermesiyle şehrin kilit noktalarında görev alabiliyor olmalarına...
***
Şehrin bol anasonlu, bol pokerli kulüplerini mesken tutup 7/24 onu bunu çekiştiren, iki lafının biri küfür olan, ama iş şehri yönetme mevzuna gelince elini taşın altına sokmayıp, hiç kimseleri beğenmeyip, kendilerini şehrin gerçek sahibi addedip, kırsaldan gelip şehri yönetenleri de "elin köylüsü" diye küçümseyenlere...
***
Fena halde gıcık oluyor...
Muş, benim Miami'de yaşayan çok sevdiğim bir arkadaşım, ve bu tespitlerinin devamı gelecekmiş.
***
Miami'de gıcık olduğu şeyleri yazıp yayınlamam için bana göndermiş, bir de, arayan ilk birkaç kıymetli okuyucumla paylaşmam için iki kilo Şikago Fıstığı göndermiş, tabi yerseniz...