MÖ 12. yüzyılda, Firavun Ramses III. döneminde Mısır'da bir papirüse kazınan ilk işçi grevi kaydı varmış. Düşünsenize, milattan önce bin küsur yıl önce bile emekçiler bir araya gelip hakları için krala kafa tutmuş. Vay be! Şimdi ise yıl 2025, yer Alanya...

Ve kulislerde dolaşan bir söylenti var ki, insanı ister istemez tarihin derinliklerine, o papirüslerin tozlu sayfalarına götürüyor.

Duydunuz mu?

Alanya'daki otellerde yeni bir "Modernleşme" rüzgârı esiyormuş: 10 gün çalışma, 1 gün tatil!

Yani anlayacağınız, pazartesiden cumartesiye çalışıp pazar günü dinlenmek tarihe karışıyor.

Artık "Pazar sendromu" diye bir şey olmayacak, çünkü her gün sendrom! Şaka bir yana, bu uygulama gerçekten de otel çalışanları için bir dönüm noktası.

Ama hangi yöne, orası biraz muamma.

Şimdi gelelim işin biraz mizahi, biraz da düşündürücü kısmına. Mısırlı emekçiler, o zorlu piramit inşaatları altında bile greve gidecek cesareti bulmuşken, bugünün Alanyalı otel emekçileri bu yeni düzene nasıl bir tepki verecek acaba? Belki de yeni bir Ramses III dönemi başlıyordur da, biz farkında değilizdir.

Krallar işçileri kırbaçla çalıştırırken, modern çağda kırbaç yerine "ekonomi", "verimlilik" ve "misafir memnuniyeti" gibi sihirli kelimeler kullanılıyor.

İşin garibi, o zaman da sömürü vardı, şimdi de...

Sadece adı değişti, şekli şemaili biraz evrildi.

Peki, bu 10+1 sistemi otel sektörüne ne getirecek? Çalışanların motivasyonu tavan mı yapacak, yoksa tükenmişlik sendromu otellerin yeni "her şey dahil" paketi mi olacak?

Düşünsenize, bir çalışan 10 gün boyunca dur durak bilmeden çalışıyor, sonra bir gün tatil yapıp ertesi gün tekrar 10 günlük maratona başlıyor. Bu sistemde dinlenmekten çok, bir sonraki 10 günlük koşuya hazırlanmak gibi bir durum söz konusu. Eskiden "azabın iyisi yedi günde bir dinlenir," derlermiş, modern çağda 10 günde bir dinlenme.

İşçi Hakları ve Örgütlenmenin Önemi

Aslında bu son durum, profesyonel işçi sınıfının ve sendikaların sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkışının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Hak arayışının, örgütlenmenin ve bir araya gelmenin gücü, Mısır piramitlerinden bugünkü otel lobilerine kadar uzanan uzun bir mücadele tarihi. İşverenin emek sömürüsü, grev hakkı gibi konuların sadece ders kitaplarında kalmaması, günümüz dünyasında da canlı birer tartışma konusu olması gerekiyor.

Gelin görün ki, Alanya'daki bu yeni uygulama, "işçi hakları" kavramını yeniden sorgulatıyor. Acaba bu sistemle birlikte Akdeniz kıyıları, "Cennetten bir köşe" olmaktan çıkıp, "Emek sömürüsü ile anılan bir yer mi olacak? Umarım ki bu yeni uygulama, sadece verimlilik odaklı değil, aynı zamanda insani çalışma koşullarını da gözeten, sürdürülebilir şekilde yeniden gözden geçirilir.

Aksi takdirde 10 gün çalışıp 1 gün tatil yapan o yorgun eller, bir gün o meşhur papirüse kendi hikayelerini yazmaya başlayabilirler.

Bu yeni çalışma düzeni Alanya turizmine nasıl bir etki yapar bilemiyorum ama çalışanlar için büyük bir eziyet olacağından hiç kuşkum yok.

Esen kalın.