Türkiye ekonomisi dışa açılmanın başladığı 1980'li yıllardan günümüze inişli çıkışlı  dönemler geçirdi. İzlenen politikalar sonucu özellikle son otuz yıldır ekonomik kriz içindeyiz ve dünyadaki en kırılgan ekonomilerden birine sahibiz. Türkiye, 2019 yılına, Covid öncesine  göre ekonomisi kötüleşen  ve dış finansman ihtiyacı en çok olan  ülkelerden biri.

Türkiye, borç yükünde ciddi bir rahatlama olmazsa yaşadığı ekonomi kaynaklı sorunlardan kurtulamayabilir. Yüksek dış finansman ihtiyacı olan Türkiye'ye yakın bir dönemde kaynak gelmeyecek gibi gözüküyor.  Bunu ekonominin en yetkili isimlerinden  Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek "Ben inanıyorum ki önümüzdeki aylarda özellikle yerel seçimler sonrasında Türkiye'nin varlıklarına talep çok ciddi bir şekilde artacak" ifadeleri ile dile getirdi.

Perakende satışların azaldığı, sanayi üretiminin daraldığı memleketimizde, çok uluslu şirketler de birer birer çekiliyor. Mazda, Honda gibi büyük firmaların ülkemizden ayrılmasından sonra şimdi  British Petroleum de (BP) Türkiye'den ayrılıyor. 1912  yılında Türk topraklarına gelen 770 akaryakıt istasyonu ve 10 bine yakın çalışanı olan şirket Türkiye'deki istasyonlarını Petrol Ofisi’ne (PO) satarak bu alandaki iştiraklerini sonlandırdı. Yerli sermayeye ihtiyaç duyduğumuz, sermaye bulmak için büyük çaba sarf ettiğimiz bugünlerde BP'nin perakendecilik iştiraklerini satarak Türkiye'den çekilmesi ekonomi çevrelerinde üzüntü yarattı. BP bir Türk şirketi değildi. BP'nin akaryakıt istasyonlarını alan PO da sanılanın  aksine yerli ve milli  bir şirket değildir.

PO, 2017 yılında Hollandalı Vitol Group'a satıldı. Petrol ticaretinde dünyanın en büyük özel enerji şirketlerinden olan Vitol, Rothschild imparatorluğunun üyelerinden biridir. Vitol Group,  ABD, Çin, Hindistan'dan sonra dünyanın dördüncü en  büyük  petrol tüketicisidir.

Vitol  Group, Birleşik Krallık merkezli Energean adlı şirket ile İsrail'in  Karish sahasındaki ham petrolü küresel pazarlara ihraç ediyor. BP'nin Türkiye'deki akaryakıt istasyonlarını devralan  Petrol Ofisi'nin ana hissedarı Vitol Yönetim Kurulu Üyesi Chris Bake, "Türkiye enerji sektörünün milli gururu Petrol Ofisi Grubu'nun daha da güçlenmesini sağlayacak bu adımı atmaktan son derece mutluyuz. Genç ve dinamik nüfusu ve büyüme potansiyeliyle Türkiye'nin geleceğine olan güvenimiz tam" ifadelerini kullandı.

1912'den beri ülkemizde  faaliyette bulunan BP'nin perakende alanındaki faaliyetlerinden çekilmesinin nedenleri çeşitli olabilir;  hukuk sistemi üzerindeki siyasetin etkisi, insan hakları ile ilgili suistimaller, Türkiye'nin uluslararası kara para aklama ile mücadele örgütü FATF tarafından gri listeye alınması gibi pek çok neden sayılabilir. Fakat gözden kaçan ya da kaçırılan  çok önemli bir ayrıntı, iklim krizi, küresel şirketlerin dünya üzerindeki planlarının değişmesine neden oldu.

Küresel şirketlerden biri olan BP de iklim krizini bahane ederek  enerji sistemlerinin dönüştürülmesi çalışmalarına ağırlık verdi. Küresel düzeyde yeşil enerjiye geçişe uyum sağlamak için odağını fosil yakıtlardan düşük karbonlu enerjiye kaydırarak, açık deniz rüzgar enerjisi ve hidrojen enerjisi gibi yenilenebilir enerji sektöründe yatırım yapmaya başladı.

Ülke gündemi fenomen ve futbolcularla meşgul edilerek ülkede yaşayan vatandaşların gerçek sorunları görmezden geliniyor. Yoksulluk ve açlık sınırının her gün değiştiği ülkemizde bütçenin sadece yüzde altısı yatırımlara harcanıyor. İhracat mallarında küçük artışlar olsa da ihracatımız ithalata dayalı ürünlerle yapıldığı için bütçe açıklarını kapatmak mümkün olmuyor. İhracatı ithalata bağlı olmaktan kurtarmak ve ithal ettiğimiz malları memleketimizde üretmemiz gerekmektedir. 1 $’lık ihracat için 80 Cent ithalat yapmak mecburiyetinde kalıyoruz. Bu koşullarda ihracat yapmak imkansız. İthal edilen ürünlere alternatif ürünler üreterek üretim yapmalıyız.

Yüksek enflasyondan kaynaklanan maliyet artışlarından  bunalan Türk şirketleri, ülkemizde yatırım yapmak yerine Bulgaristan, Romanya, Mısır gibi ülkelerde fabrika kuruyor. Türk yatırımcılar, fason üretimi için Kamboçya, Brezilya, Bangladeş'i tercih ediyorlar. İşçilik ücretleri ve enerji fiyatlarının  düşük olması nedeniyle büyük Türk firmalarının Mısır'a ilgisi arttı. Arçelik, Şişecam, Temsa,  Yıldız Holding, Yeşim Tekstil gibi pek çok sektörden dev Türk firmaları, Mısır'da üretim yapıyor.

Türk markaları, üretim üslerini Mısır'a taşımaya devam ediyor. Türkiye'nin en büyük holdingi olan Koç Holding'e bağlı Arçelik, Mısır'da 100 milyon dolarlık yatırımla kurduğu yeni fabrikasını yıl sonuna doğru devreye almaya hazırlanıyor. İskefe Holding, LC Waikiki, Eroğlu Grubu, Yeşim Tekstil, Şahinler Holding ve Hayat Holding gibi Türk şirketleri de yakın zamanda Mısır'da yeni yatırımlar yapmaya hazırlanıyor.

Biz yabancı sermayeyi yatırım için ülkemize çekelim derken bizde bulunan mevcut sermaye yurt dışına gidiyor. Para, emek gücü, sermaye  ülkemizden, Türkiye'den bir başka ülkeye gidiyor. Biz sadece seyirciyiz...