DEĞERLİ okurlar. Bir asrın üç çeyreğini sollamış durumdayım. Sürekli okumaya, araştırmaya, tartışmaya, yazıp çizmeye çalışmama karşın, ne hayatı, ne de insanları yeterince anladığımı söyleyemem. Anlayamadığım bir başka şey...

DEĞERLİ

okurlar.
Bir asrın üç çeyreğini sollamış durumdayım.
Sürekli okumaya, araştırmaya, tartışmaya, yazıp çizmeye çalışmama karşın, ne hayatı, ne de insanları yeterince anladığımı söyleyemem.
Anlayamadığım bir başka şey de.
İnsanoğlunun asırlar boyunca oluşturduğu bugünkü bilgi denizinin ulaşılmazlığı.
İleride bu denizin çok daha genişleyip derinleşeceği kesin.
Ama biz, ne denli çabalarsak çabalayalım, bilgi okyanusunun kıyılarındaki sığ sularda kulaç atmakla bu kısacık ömrü tüketip gidiyoruz.
Bu konuda büyük düşünür Sokrat bakın ne demiş:
“Dünyanın en bilge insanı benim. Çünkü hiçbir şey bilmediğimi biliyorum.”
Ama ne yazık ki, bu gerçeğe rağmen, bilgi denizinde yüzmeyi bırakın, kıyısında serinlemekten bile uzak durup, bilgisizliğin kolaycılığını benimsemiş beyinlerden geçilmiyor.
Belki de bu olumsuzluğun nedeni, bilgisizlerin bilgisizliklerini kullanarak, onların kimi inançlarını ya da değer verdikleri kutsallarını istismar edip, inançlara kendilerince yeni boyutlar ekleyerek, toplumu yeni bir çizgiye yönelterek, bir yerlere gelmek isteyen uyanıkların giderek yaygınlaşması olabilir!
Bu uyanıkların diksiyonlarının ve de söylem zenginliklerinin gücü bir yana, toplumun her tür zaafını çok iyi bilerek, bu zaaflar üzerinden insanları etkileri altına almak adına, her tür enformasyon ve de dezenformasyon konusunda politika üretmede de üzerlerine yok!
Bu uyanıklar, özellikle toplumun küçük burjuva kesimi başta olmak üzere, yoksul ve cahil kesimine yönelik politikalara ağırlık verirler.
Bir düşünceye takılıp kalmanın, gerçeği aydınlatamayacağı bilinmesine karşın ülkemizde, bir ideolojiye, bir düşünsel açılıma ya da bir inanca körü körüne, fanatikçe biat edenlerin sayısı oldukça fazla.
Çok daha vahimi, bizim ülkemizde her alanda, en basit bir konuda bile kutuplaşıp çatışmak, giderek yaygınlaşmaya başladı.
Herkes gergin, trafikte yol vermedin diye cinayetler işleniyor. Fındık kabuğunu doldurmayan konular yüzünden insanlar hiç tanımadıkları insanları öldürebiliyor. Herkes herkesi potansiyel suçlu gibi görmesine ve çevre konusunda doğaya zarar vermekten ve çevreyi kirletmekten geri durmamamıza rağmen, dilimizden vatan ve millet sevgisini düşürmememiz ilginç değil mi?
Sözde her konuda mükemmel olduğumuzu bas bas bağırırken, özde ve de icraatta, tamamen tersi bir görüntü çizmemiz de düşündürücü!
Futbol takımlarının taraftarlarına baksanıza, ortalığı altüst edip birbirlerine saldırmakla meşguller. Çok daha komiği, kendi takımlarının futbolcularına saldıranların sıradanlığında, taraftarlar arasında kavgalaşmaya kadar varan rezilliklerin bize özgü olduğunu da itiraf etmemizde yarar var! Stadyumlarda meşaleler yakıp karşılaşmanın durmasına neden olanlar bir yana, kendi takımı galipken sahaya atlayıp takımının ceza almasına ve hükmen yenik sayılmasına neden olanların taraftarlığından ve de aklının varlığından söz edilebilir mi? Bu tür saçmalıklara imza atanlara bir türlü engel olunamaması da, toplum olarak bir başka açmazımız olarak ortada duruyor!
- DEVAM EDECEK -