Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekili olarak yer alabilmenin bir ayrıcalık olduğunu, milletvekillerinin bilmesi gerekir. Partiler de, böylesine saygın ve önemli bir yerde bulunmanın sorumluluğunu taşıyabilecek insanları buraya taşımalı....

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekili olarak yer alabilmenin bir ayrıcalık olduğunu, milletvekillerinin bilmesi gerekir.

Partiler de, böylesine saygın ve önemli bir yerde bulunmanın sorumluluğunu taşıyabilecek insanları buraya taşımalı.

Kimi şovmenlerin özellikle de ideolojik fanatizmin batağına saplanmış ya da bu yoldan şov yaparak öne çıkmaya çalışan kimi beyinlerin buraya getirilmesi, hem siyaset kurumuna, hem de siyasetin saygınlığına gölge düşürmekte.

Parti içinde görev yapmamış, parti okulunda yani örgütte çalışmamış, kimi bürokratların ya da sivil toplum örgütlerinden transfer edilmiş beyinlerin önemli bir bölümünün uzun vadede partiye de, siyasete de, siyasetçilerin saygınlığına da ciddi ölçülerde zarar getirdiklerine şahit oluyoruz.

Tabii ki istisnalar kaideyi bozmaz.

Örgüt deneyimi olmamasına karşın, kısa sürede siyasete adapte olup başarılı çalışmalar yapabilen siyasetçilerimiz de var.

Yusuf Halaçoğlu gibi belli saçmalıklara imza atanları anlayışla karşılamak mümkün değil.

Meclis yeni bir döneme girerken, siyasilerin çok daha duyarlı olmaları gerekir.

7 Haziran seçimleri öncesinde, AK Parti karşıtlığına dayalı kutuplaşmada siyasetçiler çok sorumsuzca davranıp, birbirlerine olmadık hakaretlerde bulundular.

Siyasetçiler, özellikle de önde gelen aktörler ve liderler 7 Haziran sonrasında, en azından söylem anlamında yeni bir sayfa açmaları gerekir.

Ama her şeye rağmen, liderlerin eskiye göre çok daha yapıcı ve sakin bir biçimde davranıp, kötü sözlerden özellikle kaçındıklarını söylemeliyiz.

Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ve Demirtaş bu konuda oldukça duyarlı davranıyorlar.

Aslında Bahçeli de geçmişe göre çok olumlu bir davranış içinde.

Mecliste Başkanlık Divanı daha yeni oluşmuşken, kimi milletvekillerinin henüz koltukları ısınmamışken eylem yapmaya kalkmaları, siyasi havayı gerginleştirecek çıkışlarla tribüne oynayarak, seçmene selam gönderme saçmalığına imzaya atmaları da bir başka rezalet olarak görülmeli.

Oldum olası, milletvekillerinin, kimi protesto eylemlerinde yer almalarını, hatta öncülük yapmalarını hep yanlış bulmuşumdur.

Doğu ve Güneydoğu’daki eylemlerden illallah demişken, şimdi de Karadeniz’de "İSTEMEYÜK" eylemleri başladı.

Köylüleri kim organize ediyorsa!

Karadeniz köylüleri, maden ocağı açılmasını protesto ediyorlar, milletvekili de mecliste yatarak eylemi desteklediğini açıklıyor.

Böyle bir saçmalık olabilir mi?

Eylemi destekleyeceksen, eylemcilerin yanına git!

Yaylaları birleştirecek yol yapımına da karşı çıkarak, ortalık ayağa kaldırılıyor.

Yaşlı bir köylü kadını nutuk çekiyor, çevresindekiler de onu alkışlıyorlar.

Ülke genelinde eylem yapmak, güvenlik güçleriyle çatışmak neredeyse modaya döndü.

Güvenlik güçlerine karşı güç kullanmaya kalkanlara dönük cezaların arttırıldığından söz ediliyor ama uygulamada bir şey yok gibi!

Cezalar caydırıcı olmadığı sürece, bu tür rezillikler ve eylemler oyun haline getirilecek gibi görünüyor.

Eline pankart alan, şu ya da bu gerekçeyi ileri sürerek ya yol kapatıyor ya da uygun olmayan bir yere tüneyerek, güvenlik güçlerinin müdahalesini sağlıyor. Ve televizyonlara çıkmanın hesabını yapan bu tiplerle, bu tür organizasyonları özellikle düzenleyen haberciler var!