SOL öğretinin önde gelen isimlerinden birisinin 'Tarihin çarkları geri dönmez” şeklindeki sözünü hiç unutmam! Gençliğimizde, öğrenme adına, tek yönlü koşullanmanın kimi ezberleriyle yoğrulduk. Ne zaman ki, ideolojik koşullanmanın...

SOL

öğretinin önde gelen isimlerinden birisinin “Tarihin çarkları geri dönmez” şeklindeki sözünü hiç unutmam!
Gençliğimizde, öğrenme adına, tek yönlü koşullanmanın kimi ezberleriyle yoğrulduk.
Ne zaman ki, ideolojik koşullanmanın boyunduruğundan kurtulma adına, her şeyi sorgulamaya başladık, işte o zaman hayatın gerçekleriyle yüz yüze geldik.
Tarihin çarklarının geri dönüp dönmediğine baktığımızda, bırakın çarkların sürekli ileri gitmesini, çarkların bir ileri iki geri gittiği gerçeğiyle karşı karşıyayız!
Rusya, İran ve de Türkiye, son onlu yıllarda, düşünsel anlamda çok köklü değişim ve dönüşüm geçirmekte!
SSCB dönemi ateizmin kalesiydi. Bugün Rusya yeniden dogmatizme yönelmiş durumda. İran Şah döneminde ne idi, şimdi ne? Türkiye on yılda nereden nereye geldi? Bir ara seçilmiş milletvekili türbanlı olduğu için meclise sokulmazken, bugün türban modaya dönüşürken, bırakın meclisi her alanda türbanlı kadınlarımız tercih edilmeye başlandı.
İşin en ilginç yanı ise, belli olgunluk yaşına gelmiş birisinin özgürce her tür kıyafeti giymesi normal karşılanabilir ama üç beş yaşındaki sabi kız çocuklarını bir milli maçta türbanla sahaya sürmenin mantığını anlamak mümkün mü?
Bu bir meydan okuma adına, normali de anormal hale getirerek, laikliği önemseyen kesimleri korkutmaya çalışmaktan başka bir şey olamaz!
Dinlerin, insanları sevgiye, dostluğa ve barışa çağırması gerekir.
Geçmişte Hıristiyanlar da, yıllar boyu Katolik, Ortodoks, Proteston ayrımcılığına dayalı olarak savaşıp durmuşlardı.
Bizde de, özellikle Ortadoğu’da mezhep savaşları, tarih boyunca hiç bitmemek üzere artarak devam edip gidiyor.
Günümüzde herkes İslam’ı kendine göre yorumlamaya başladı.
Dinsel fanatizmin nerelere taşındığını IŞİD militanlarının canlı bomba şeklindeki yığınları hedef alan rezillikleriyle, insanları infaz ediş şekillerindeki acımasızlıklarında görüyoruz.
Bize öğretilen İslam bu değildi!
İstanbul’daki Fatih semtinin bundan elli yıl öncesine, bir de şimdiki haline bir bakın.
Benim ömrüm bir asrın üç çeyreğini sollama noktasında.
20. Yüzyılın ilk yarısının sonlarından başlayarak, 21. Yüzyılın ilk yarısında hala top koşturmaya çalışıyorum.
Neler gördüm neler!
Tarihin çarklarının ileriye dönmekten çok sürüklenmeye çalışıldığı umut dolu yıllarla birlikte, çarkın geri vitesine takılıp fırıl fırıl döndürülmeye çalışıldığı bir sürecin içinde yuvarlanıp duruyoruz.
Tarihin çarklarını geri vitesine takanlar ne kadar suçluysa, çarkı ileri çevirme becerisini sergileyemeyenlerin, çarkı sürüklemeye kalkmalarının da o kadar yanlış olduğu kanısındayım.
Son tahlilde, hep birlikte çarkın içine ettiğimizi de itiraf etmekte yarar var!