Mahmuzun yalnızca, binek hayvanlarını yönlendirmek için 'böğürlerine dürtülen!” metal çıkıntı olduğunu zannederdik. Meğerse bu kelimenin başka anlamları da varmış… Denizcilikte mahmuz Denizcilikte 'mahmuzlamak”, savaşlarda...
Mahmuzun yalnızca, binek hayvanlarını yönlendirmek için “böğürlerine dürtülen!” metal çıkıntı olduğunu zannederdik. Meğerse bu kelimenin başka anlamları da varmış…
Denizcilikte mahmuz
Denizcilikte “mahmuzlamak”, savaşlarda düşman gemisine doğrudan ya da çarparak “yaralama” ya da “ağır hasar vermek!” anlamına geliyormuş. Bu iş için geminin alt ön kısmına çıkıntılar yapılırmış.
Konumuza ilişkin anlamında ise, kıyılardaki erozyonu yani kum kaybını önleme adına denize doğru uzatılan, çoğunluğu betonarme yapılara mahmuz deniyor. Mahmuzun İngilizcesi durumun vehametini ortaya koyuyor. Onlar “Sea Wall” diyorlar yani bildiğiniz duvar, “deniz duvarı!”.
Mahmuzu nereden öğrendik
Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel 13 Şubat 2019’da yani yerel seçimlere kısa bir süre kala, Hacet Deresi’nin denize döküldüğü alandaki bir tesiste basın toplantısı yaptı. Toplantıda bir Kıyı Yapıları Şirketi sahibi, Keykubat Plajı’ndaki erozyonu önlemek ve dahası bu bölgeye tekrar kum depolanabilmesi için “T” şeklinde, denize doğru uzanan beton yapılar öneriyordu. Bunun adı da “mahmuz” idi.
Mahmuzlar nereye yerleşecek?
Planda asıl “geniş!” mahmuzun Hacet Deresi ağzına yerleştirileceği öngörülüyor. Muhtemelen mahmuz, derenin üstünün betonla kapatılmasıyla oluşturulan yürüyüş yolunun, denizin içine doğru bir uzantısı gibi planlanıyor. Bunun doğu tarafına yerleştirilecek mahmuz, tam olarak Panorama Otel’in doğu sınırına denk geliyor. Diğer taraftaki yani belediyeye doğru olan ise eski Alanyalıların “Gargılık” dediği alanda yer alacak. Panorama ile Gargılık arasında üç adet, denize doğru 100 metre uzayan, tam bittiği yerde de “T” şeklinde yani bu uzantıya dik, 90’ar metrelik beton atılacak.
13 Şubat’taki toplantıda kritik sorular
Yanına üç birim amiri alarak 13 Şubat 2019’da projesini tanıtan Yücel, mahmuz gerekçelerini anlatırken haklı olarak, “Doğayla oynadığın zaman doğa bir şekilde öcünü alıyor” demişti. Bir gazetecinin, “Bu şekilde doğayla oynamış olunmuyor mu?” sorusu karşısında da bir an duraklayarak, balıkçı barınağı ile birlikte kruvaziyer turizmi için yapılan limanın da erozyon nedeni olduğundan bahsetti! Oysa kruvaziyer turizmi için uzatılan limanın altı boştu! Asıl sorun barınaktaydı…
Yine bir başka gazetecinin projenin maliyetinin ne olacağı konusundaki sorusuna, “Bayağı iyi bir maliyet!” diye yanıt vermiş, gazetecinin ısrarı sonuçsuz kalmıştı. Bir diğer basın mensubunun, “Projenin kaynağı nedir?” sorusuna ise, “Kaynağı?...Para bulunur” diye yanıt verirken, yanında oturan birim amiri, “Kaynak belediye” deyince, o da aynı sözü tekrarlamıştı.
Sonrası
Sonrasında seçimler, ülkenin hali derken proje unutuldu. Daha doğrusu diğer, büyük diye adlandırılan projeler gibi bunun da yaşama geçmeyeceği zannedildi. 22 Ocak 2020 tarihinde belediye tarafından basına servis edilen bir haberde, projenin son hızla devam etmekte olduğu açıklanıverdi. Demek ki kaynak bulunmuştu! Öyle hızlı gidiliyordu ki, Hacet Deresi üstüne yerleştirilecek daha “irice” mendireğin beton kalıp döküm işinde yarıya bile gelinmişti.
Belediye başkanı projeye bilimsel bir dayanak hazırlamak için ALKÜ İnşaat Mühendisliği’ne Ekim ayında bir rapor hazırlatmış, ardından kalıplar için start vermişti. Şubat ayı içinde, dışarda dökülen betonların denize atılması işlemine başlanacaktı.
Basın bilim insanlarından görüş alıyor
Yeni Alanya Gazetesi ve Dim Web TV’de mahmuz projesi ve olası sonuçları masaya yatırıldı. Ülkenin dört bir yanından bilim insanlarının görüşlerine başvuruldu. Konularında uzman olan hocaların düşünceleri şu yönde birleşiyordu: Evet dünyada kıyı erozyonu bir sorundu ve bunu önleme adına “bir zamanlar!” mahmuz denen mendirekler de uygulanmaktaydı. Ama artık günümüzde, hele şehir içindeki kumsala böyle bir uygulama asla önerilmiyordu. Çünkü verilen örneklerde, kumsal iyice harap olabiliyor, tekrar eski halini alması milyonlarca liraya mal oluyordu. Bunun yerine, açıktan “Kum basma” şeklinde ve adına “Yumuşak mühendislik” denen uygulamalar yapılmaktaydı…
Bilim insanları ayrıca ALKÜ’ye hazırlatılan raporlarda bazı ölçüm eksikliklerinin olduğunu belirtiyor, o parametreler sağlanmadıkça çıkan sonucun bilimsel kabul edilemeyeceğini söylüyorlardı.
Siyasilerden gelen tepkiler
Milliyetçi Hareket Partisi hariç bütün siyasi parti sözcüleri ya da meclis gurubu üyeleri proje karşısında olumsuz görüş sundular ve bunları basında açıkça dile getirdiler. Çünkü belediye başkanı ne bir sivil toplum kuruluşunu, ne meslek örgütünü ve odasını, ne de en önemli organ olan Alanya Belediye Meclisini proje öncesinde bilgilendirmeye gerek duymamış, konuyu hiçbir bilimsel ortamda tartışmaya açtırmamıştı. Dahası yapım için ihaleye çıkılmamış, onaylı imar planlarına işlenmemişti. Yani şu anda yasallığı tartışmalıydı.
Belediye başkanı, şubat ayı meclis toplantısında CHP meclis gurup sözcüsü Erkan Demirci’nin eleştirel konuşmasını gülerek dinledikten sonra 11 Şubat Salı günü, saat 16.00’da Alanya Kültür Merkezi’nde bir “Bilgilendirme toplantısı” yapılacağını duyuruyordu. Eleştiri getiren bilim insanlarının davet edilmediği, böylece bilimsel tartışmadan uzak, yalnızca “tebliğ!” niteliğinde bir toplantı olacaktı…
Neden karşıyız?
Karşı çıkışta bilimsel bir nedenimiz, bilim insanı olmadığımız için yok. Ama yaşamı o bölgede geçmiş ve orada sonlanacağı konusunda da hiç şüphemizin olmadığı kişiler olarak, mendireklerin sahil için bir katliam olacağına inanıyoruz. Hele, AGC (Alanya Gazeteciler Cemiyeti) aracılığıyla servis edilen bilgilendirme toplantısı davetiyesindeki, “… bölge turizmine katkı sağlaması..” sözünü büyük bir ironi olarak alıyoruz. Tam tersine, en az yüz yıldır bir Alanya tanıtım yüzü olarak kullanılan Keykubat Plajı silüetinin, bütünlüğünün ve doğallığının büyük yara alacağını ve belediyenin görüşünün aksine turizm için darbe olacağını var sayıyoruz…
Sonuç
Seçim zamanlarında dillere pelesenk edilen “katılımcı kent demokrasisi” anlayışının tam da vücut bulma zamanıdır. Alanya halkının karşı çıkışının, siyasetten bağımsız olarak, “bir çevre felaketi kuşkusu karşısında gösterdiği duyarlılık” olarak algılanması gerekir. Böylesi bir tepki karşısında geri dönüş bir erdemdir ve kişiye büyük bir prestij sağlar. Böyle değerlendirileceğini umuyoruz…