Çok iyi hatırlıyorum, daha dün gibiydi 'yüreğime aşk sızısının düştüğünü ilk kez hissettiğim o an”… Fazla değil, 40 küsur yıl önceydi… Okul sıralarında 'dirsek çürütmeye” başladığım ilk yıllar, daha açık...
Çok iyi hatırlıyorum, daha dün gibiydi “yüreğime aşk sızısının düştüğünü ilk kez hissettiğim o an”…
Fazla değil, 40 küsur yıl önceydi…
Okul sıralarında “dirsek çürütmeye” başladığım ilk yıllar, daha açık bir ifadeyle siyah önlüğümü sırtıma geçirip, “ilkokula başladığım” dönemlerdi yani…
Lüle lüle olan “sarı saçlarına bağladığı lacivert kurdelesi” ile süzüle süzüle yürüyen Filiz’i gördüğüm ilk anda bacaklarımın titrediğini, kalp atış ritmimin “Ramazan davulu” kıvamına yükseldiğini hissetmiştim…
Belki de “çocuksu duygularla” içime düşen o “aşk kıvılcımı”, aradan yıllar geçmesine rağmen hiç bir zaman eksilmedi…
Tam tersi, biraz daha büyüdüğüm her yıl katlanarak çoğaldı da çoğaldı…
Zaman içinde, özellikle yakın çevrem tarafından adımın ”tam bir aşk adamına” çıkartılmasının altında yatan tarihi gerçek de bu olsa gerek…
Yazıya girişte kafadan “daha dün gibiydi” demiş olsam da, kazın ayağı hiç öyle değil aslında, bunun da farkındayım…
Bana, sana, bize, size “daha dün gibi” gelse de bazı anılar, zaman “su misali” hızla akıp gidiyor…
İşte, koskoca bir yılı daha devirip, bugün itibarıyla koskoca yeni bir yıla daha adım atmış olduk…
Bu “zaman” denilen olgu, hızla akıp gitmesinin ötesinde, çok da “acımasız” aynı zamanda…
İyi ya da kötü pek çok olayı, ismi unutturuveriyor, hiç acımadan…
Özellikle Alanya siyasetinde çok güzel örnekleri var bunun…
Hemen aklıma gelen ilk isimlerden birisi, Ak Partili Hüseyin Güney, misal…
Gerek Ak Parti İlçe Başkanlığı yaptığı, gerek Antalya Büyükşehir Belediyesi Alanya Koordinatörü olduğu dönemlerde adeta “fırtına gibi esen”, biz gazetecilerin ağzından laf alabilmek için hemen hemen her gün ziyaret ettiği, sorununa çare arayanların bıkmadan usanmadan peşinde koştuğu bir isim olan Hüseyin Güney…
Siyaset arenasında partisine verdiği emeklerinin karşılığında Alanya Belediye Başkanlığı ya da ne bileyim, milletvekilliği gibi hedeflere koşmak isteyen ancak özellikle kendi partilileri tarafından çelme takılan Hüseyin Güney…
Şimdi, şu anda nerelerde, ne yapar, ne yer, ne içer, bilen var mı?..
Koordinatörlük görevi sona erdikten, daha doğrusu “sona erdirildikten” sonra bir anda kayboldu gitti…
Yine Ak Parti içerisinden bir isim olan Mustafa Berberoğlu…
İlçe Başkanlığı yaptığı dönemde “iktidar partisini temsil ettiği için” herkesin peşinde koştuğu, derdini anlatmak istediği, dönemin “en popüler” ismi olan Mustafa Berberoğlu…
O da “kendi arzusu” ile faal siyasetten elini ayağını çektiği için unutuldu gitti…
Şimdilerde otelinde kendi kabuğuna çekilip, işine gücüne bakıyor diye biliyorum…
Bir dönemin MHP İlçe Başkanları Cafer Uyar ve Hilmi Er…
Siyaset arenasında bir dönem “söz sahibi olan” bu iki isim de kayboldu gitti, zaman içerisinde…
Yıllarca emek verdikleri partilerine kızıp, kırılıp, darılarak hem de…
Yine bir dönemler CHP gibi bir partinin ilçe başkanlığı görevini, biraz da “cebindeki parasına güvenerek” yapmaya çalışan ve ”fırsat bu fırsattır” diyerek, kardeşini Alanya Belediye Başkanı Adayı yapan Şevki Türktaş, nam-ı diğer, “Gara Şavkı”…
O da partisinin yetkili organları tarafından görevinden alındıktan sonra bir daha “dikiş tutturup, iflah olamadı” siyaset arenasında ve kayboldu gitti…
Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkün elbette, say say bitmez..
Diyeceğim o ki…
“Su gibi akıp giden” zaman, işte bu kadar acımasız…
Bugüne kadar nice “mühim isimleri yutup, adeta yok etti”…
İlk gününü solukladığımız yeni bir yılın başında, ana fikri “yeni yılın faziletleri” olan bir yazı yazmayı planlayarak sevişmeye başlamıştım aslında, bilgisayarımın tuşları ile…
Ama “aşklı meşkli” bir giriş yapınca, ortaya çıka çıka, biraz da “siyasi vefayı anımsatan” böyle bir yazı çıktı işte…
Gerçekten çok enteresan adamım, çok…
Haa unutmadan…
Bugünlerde “popüler olan” siyasetçilerin “kulaklarına küpe olsun” bu yazı…
Adı, soyadı, makamı ne olursa olsun, her insan ”ne oldum” değil,”ne olacağım” diye hesap yapmalı çünkü…
Özellikle de siyaset arenasında…
Nokta...
Her anlamda “mutlu ve keyifli” bir yıl olsun…