GEÇEN haftaki makalemi okuyan Sinan Bey bana cevap vermiş, düşüncelerime katılmıyor ancak kendisine teşekkür etmeliyim; dürüstçe bir itiraf yapıyor: Anayasa değişikliğine konu olan 18 maddenin tamamı yanlış bile olsa oylamada yine...

GEÇEN

haftaki makalemi okuyan Sinan Bey bana cevap vermiş, düşüncelerime katılmıyor ancak kendisine teşekkür etmeliyim; dürüstçe bir itiraf yapıyor:

Anayasa değişikliğine konu olan 18 maddenin tamamı yanlış bile olsa oylamada yine de tartışmasız 'evet' diyeceğini, bizim bu davranışı Tayyipçilik olarak nitelendirdiğimizi, fakat aslında 'Kemalizm'e karşı olmanın' kendileri için bir 'dava' olduğunu açıkladı.
Varlığımıza karşı içlerinde besledikleri kin, nefret ve düşmanlığın farkında mısınız? Sinan Bey'e göre devletimize karşı olsun da ne olursa olsun...
Biz de dilimizin döndüğünce işte bunu anlatmaya çalışıyoruz; bir aldatmaca ile karşı karşıyayız, sorun anayasa değişikliği değil, parlamenter ya da başkanlık sistemi olması değil fakat işin özü Türkiye Cumhuriyeti devletinin var olma ya da yok olma sorunudur demiştik.
Bu oylama ile devlet varlığımıza bir önemli darbe vurulacak, milletin egemenlik hakkı elinden alınacak ve buradan bir daha geriye dönülemeyecek, işin sonunda ne Türk kimliğimiz, ne Türk milleti ve ne de Türkiye Cumhuriyeti kalacak, adım adım hepsi tarih olacak demiştik.
Sandıktan 'evet' çıkarsa hür ve özgür iradeli bir vatandaştan, iradesi elinden alınmış bir kula döneceğiz demiştik.
Bana yazdığı mesajla kendileri açısından da konunun özünün Türkiye Cumhuriyeti'ne ki buna Kemalizm diyorlar, karşı olma, yok etme ve yerine kendi siyasal düzenlerini inşa etme davası olduğunu ifade etmektedir; dürüstlüğüne teşekkür etmeliyiz.
Türkiye Cumhuriyeti ile kendilerinin neler kazandıklarını, o devletin hangi şartlarda ve ne bedeller ödenerek kurulduğunu, ülkeyi ve milletimizi nerelerden nerelere getirdiğini bir kenara koyup, aklıselim düşünelim:
Bölücü terör örgütü devlet varlığımız ile savaş halindedir, yıllardır silahlı bir başkaldırı içindedir. Batılı devletler de arkalarında. Yakın geçmişte onlarla pazarlık masasına kimler oturdu; milletimizi kandırabilmek için, artistleri, liboşları, eski tüfek solcuları, kimliğini yitirmiş sözde aydın mankurt sürüsünü toplayıp devlet kesesinden ağırlayarak şehir şehir dolaştıran, çözüm sürecinde bölücü taleplerine halkı ikna etmeye çalışan ve sonra duvara çarpanlar kimlerdi?
Bu arada, hatırlatırım ki, Milli Mücadele zamanında Osmanlı devletimiz de halkı kandırabilmek için aynı yolu denemiş, 'nasihat heyetleri' oluşturarak halkı ikna etmeye çalışmış ama başaramamış ve Milli Kuvvetlerin görkemli zaferine boyun eğmek zorunda kalmışlardı.
Habur'da 'güzel şeyler oluyor' diyen, çadır mahkemeleri kuran, bölücülerin şehirlerde kutlama yapmalarına seyirci kalanlar kimlerdi?
Bölücüler şehirlerimizi patlayıcı silah deposu haline getirirlerken seyirci kalıp, görmezden gelip sonra da ülkemizi savaş alanına çevirenler kimlerdi?
Dolmabahçe sarayında açıklanan mutabakatın tarafları kimlerdi?
Onların hepsi Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı el ele idiler, işbirliğindeydiler. O zaman bütün zorlamalara karşın başaramadıklarını işte şimdi, anayasa değişikliğiyle başarabilmenin hesabını yapıyorlar. Millettin egemenlik hakkı elinden alınacak, tek adam yönetiminde ülkemize diledikleri nizam verilecek.
FETÖ dediğimiz ihanet şebekesi de devlet varlığımıza karşıdır, muktedir ile bir zamanlar ortaktı, her istediğini alarak semirmiş ve silahla devletimizi yıkmaya kalkışmıştı. Şimdi Amerika'nın kucağında, batının korumasında semirmeye devam ediyor.
Türk olmayı aşağılayan, hayatında bir kere olsun 'ben Türküm' bile demeyen bir zihniyetin bütün bunları yapması zaten normaldir. Ülkemizde ne kadar etnik varlık ismi varsa saymayı adet edinen ve kendisinin 'İslam Milletinden' olduğunu söyleyen biri Türkiye'nin ve Türk milletinin çıkarlarını koruyabilir mi?
Sahi, siz hiç İslam Milleti diye bir millet var mıdır, biliyor musunuz, kimdir onlar, nerededirler? Türk milletinin bir ferdi olamayanlar işte böyle yalanlarla sizi oyalayarak gerçek niyetlerini perdelemeye çalışıyorlar.
'AKP sayesine Türk olmaktan kurtulduk' diye etekleri zil çalan gayrimilli siyaset bezirganlarının bayat numaralarını artık kimse yutmayacaktır.
Türk milleti ve devleti ile savaş halinde olanlara karşı ülkemizi ve milletimizi savunmak bizim varlık sebebimizdir.
PKK devletimize karşı, FETÖ devletimize karşı, siz de devletimize karşı olmayı bir dava edinmişsiniz. Demek ki sizin de bunlardan bir farkınız yok. Muktedir olmanız düşünce ve davranışınıza bir meşruiyet mi kazandırır sanıyorsunuz?
Eşkiya işgal ettiği evin sahibini sokağa atar ve evde kendisi oturmaya başlarsa onu evin yasal ve meşru sahibi mi sayacağız?
Tayyip Erdoğan'ı korumak bahanesiyle il il, ilçe ilçe örgütlenerek kurmaya çalıştığınız orduyu kiminle savaşmak için hazırlıyorsunuz?
Taşıdığınız uzun menzilli silahlarla bu ülkenin çocuklarına kurşun sıkabileceğinizi düşünmekten bile hiç ürkmüyor musunuz?
Sizin hücre tipi örgütlenmeniz, bir ordu gibi silahlanmanız başkalarına da aynı 'kendini koruma' gereğini doğuracağının farkında mısınız? Bilek güreşi mi istiyorsunuz?
Buyurun güreşelim ama bunun ülkemizi nerelere sürükleyeceğini hiç düşünüyor musunuz? Bu ülkeye bu kadar düşmanlık duymanızın bir izahı olabilir mi?
Üstelik arsızca yalan da söylüyorsunuz; eğer amacınız sadece ve çıkla Erdoğan'ı korumaksa neden her ilde ve ilçede örgütleniyorsunuz?
Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bütün asker ve polis silahlı kuvvetlerine ve iktidar gücüne rağmen korunamıyorsa, bunu sizin yapabileceğinize -bırakın bizim inanmamızı- önce siz, kendiniz gerçekten inanıyor musunuz?
Hakikaten bir çocuk gibisiniz ve ateşle oynuyorsunuz.
Ülkemizi yakmanıza izin vermeyeceğiz. Hiç bir şartta izin vermeyeceğiz.
Vatanını seven, ona gönülden bağlı ve ülkesi için fedakarlıkta sınır tanımayan Türk vatandaşları, sözüm size: Bizi saran ateş çemberinin daha da daralmasına izin verecek misiniz?
Türk milletine, kutsal vatanımıza ve devlet varlığımıza düşman olanların kurdukları tuzağa düşecek misiniz?
Var olduğunu göster, sadece sen yetersin, senin varlığın yeter; bir tek 'Hayır!' yeter.